Tövbe etmeyen, kendine zulmetmiş olur!..
17/08/2022 Çarşamba Köşe yazarı H.Y
"İnsanlar, ya zâlim veya tövbe edici olur denildi. Tövbe etmeyen
zâlimdir. Tövbe etmeyen insanlar, kendilerini zulme ve fitneye attılar."
Evliyanın büyüklerinden Ahmed-i Nâmıkî Câmî hazretleri, (Miftâh-ün-necât) kitabında buyuruyor ki:
Tövbe, Müslüman olsun
olmasın, her akıllı kimsenin ihtiyacı olan bir şeydir. Bir iş yapan ve onun
kötü olduğunu gören herkesin pişman olup tövbe etmesi vâcib olur. Tövbe
etmezse, kendine zulmetmiş olur.
Tövbeyi geciktirmek de
büyük günahtır. Bunun için de, ayrıca tövbe etmek gerekir.
Allahü teâlâ, Hucürât
sûresi 11. âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki:
(Ey îmân edenler! Bir
kavim, diğer bir kavimle alay etmesin. Olur ki, alay edilenler
Allah indinde alay edenlerden daha hayırlıdır. Kadınlar da, diğer
kadınlarla alay etmesinler! Olur ki, alay edilen, eğlenceye alınan kadınlar,
kendilerinden daha hayırlıdırlar. Birbirinizi ayıplamayınız ve birbirinizi kötü lakaplarla
çağırmayınız. Bir kimse îmân ettikten sonra, fâsıklık ne çirkin bir addır. Kim
ki, bu yasak edilen şeylerden tövbe etmezse, işte onlar
zâlimlerdir.)
İnsanlar, ya zâlim
veya tövbe edici olur denildi. Tövbe etmeyen zâlimdir. Tövbe etmeyen insanlar,
kendilerini zulme ve fitneye attılar. Cenâb-ı Hak ile anlaşmaya sâdık kalmadılar
ve ahde vefa etmediler. Bu sebeple, insanların çoğu zâlim oldular. Kur’ân-ı
kerîmde meâlen buyuruluyor ki:
(Muhakkak ki Allahü
teâlâ müminlerden nefislerini cihâda, mallarını sadaka ve infâka sarf edenlere,
karşılığında Cenneti vermekle, [bunları onlardan] satın
aldı ki, onlar Allah yolunda cihâd ederler, öldürürler, öldürülürler. Onlara
vadolunan Cennet haktır ki, Tevrat, İncîl ve Kur’ân’da sâbittir. Kim ki, Allahü
teâlâdan sevap talep ederek cihâdda ahdine vefa ederse, niyetinde ihlâs üzere
olup, riya ve şöhretten kaçınırsa, Allahü teâlânın va’d-i kerîmiyle olan
mübâye’aya [alışverişe] mesrûr olur. Sevinin ki, bu
alışveriş sizin için büyük bir saâdettir.) [Tevbe sûresi, 111]
(Şirk, nifak ve ma’siyetlerden [günahlardan] tövbe edenler, Allahü teâlâya itaat edip, ihlâs ile ibâdet edenler, genişlikte de, darlıkta da Allahü teâlânın nimetlerine hamd edenler, oruç tutanlar, [ve Allah yolunda cihad edenler, ilim öğrenenler], rükû’ ve secde edenler [beş vakit namazı şartlarına uygun olarak kılanlar], iyiliği [Allahü teâlâya îmân, tâat ve Resûlullah’ın “aleyhisselâm” sünnetine tâbi olmayı] emredenler, kötülükten [küfür ve mâsiyetlerden] nehyedenler, Allahü teâlânın ahkâmının, emirlerinin hududunu koruyan ve riâyet edenler var ya! İşte bu güzel sıfatlarla vasıflanmış olan mü’minleri Cennet ile müjdele!) [Tevbe sûresi, 112]