Rüyâ ve hakîkat...

17/08/2024 Cumartesi Köşe yazarı A.U

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:

 

Bir gece Resûlullah’ı gördüm rüyâda.

 

Çok sevinip;

 

“Yâ Resûlallah! Çoktandır sizi görmemiştim” diye arz ettim. Yanında olan zâtı gösterip;

 

“Beni göremezsen, bu zâtı gör” buyurdu.

 

O anda uyandım.

 

Çok duygulandım.

 

O zâtın sûretini, şeklini zihnimde canlandırıp unutmamak için bir kitap kapağının arkasına “Peygamberimizin yanındaki zât, orta boylu, heybetli, yüzü nûrlu ve az değirmiydi. Yüz rengi kırmızı beyazdı” diye yazdım.

 

Aradan yedi sene geçti.

 

Bir yerde oturuyordum.

 

İçeri nûr yüzlü biri girdi.

 

Orta boylu, heybetliydi!

 

Yüzü nûrlu ve değirmiydi.

 

Yanaklarının rengi kırmızı beyazdı.

 

Evet… Bu kimse, rüyâda gördüğüm kişi olmalıydı.

 

Çok sevinip;

 

“Efendim, dâvet etsem, bizim evi teşrîf eder misiniz?” dedim.

 

“Peki gidelim” buyurdu.

 

Eve varıp sohbet ettik.

 

Bir ara kitaplıktaki dizili kitaplardan birini işâret edip, “Şu kitâbı getir” buyurdu.

 

Getirip arz ettim.

 

Kapağını kaldırıp;

 

“Buraya ne yazmışsın, oku” buyurdu.

 

Bakınca hâtırladım.

 

Yedi yıl önce gördüğüm rüyâyı ve o rüyâda gördüğüm zâtın eşkâlini yazmıştım oraya.

 

Ellerine kapanıp;

 

“Efendim, o, rüyâ idi; ama şimdi hakîkat oldu” diye arz ettim.