Allahtan korkarak sabreden sıkıntılardan kurtulur...
17/11/2023 Cuma Köşe yazarı A.D
Kul, her anda nefsinin hoşuna giden veya gitmeyen bir işten ayrı
değildir. Her iki hâlde de sabra muhtaçtır. Mal, nimet, makam, sıhhat ve buna
benzer şeylerde kendini tutmayıp, bu nimetlere dalar ve kalbini bunlara
bağlarsa ve bu hâlde durursa, onda nimetlere aşırı derecede dalmak ve haddi
aşmak meydana gelir. "Herkes mihnete katlanır, ama sıddîklar hariç,
âfiyette sabreden pek azdır" demişlerdir...
İyi ameller işlemek gibi kendi isteği ile olan şeylerde de sabır
gereklidir. Çünkü ibâdetlerin namaz gibi, bir kısmı tembellikten, zekât gibi,
bazısı cimrilikten, hac gibi bazısı da her ikisinden dolayı zor gelir ve
sabırsız yapılamaz. Her iyi amelin başında, ortasında ve sonunda sabra ihtiyâç
vardır. Başında olan, niyeti ihlâsla yapmak, riyâyı kalbinden çıkarmaktır.
Bunlar ise zordur. Tâat esnâsında sabretmek ise, şart ve edeblerini hiçbir
şeyle karıştırmamaktır. Meselâ namazda ise, hiçbir tarafına bakmamalı, hiçbir
şey düşünmemelidir. İbâdetten sonraki sabır da, yaptığını izhâr etmekten,
söylemekten kaçınmak ve bununla ucubdan sabreylemektir...
Günâhlara gelince, sabretmeksizin el çekmek imkânsızdır. Şehvet
ne kadar kuvvetli ve günâh işlemek ne kadar kolay olursa, o günâhı işlememeye
sabretmek o kadar zor olur. Bunun için dil ile işlenen günâhlara sabretmek daha
zordur. Çünkü dilin hareketi kolaydır. Hele çok konuşursa, âdet hâline gelir.
Dil ucuna gelip, kendisini başkalarına beğendirecek bir kelimeye sabretmek
büyük eziyet olur.
İnsanların eliyle veya diliyle eziyet etmeleri gibi, kendi
isteğiyle olmayan, fakat karşılık vermesi isteğiyle olan şeylerde, karşılık
vermemek için veya karşılık verirken haddi aşmamakta da sabretmeğe ihtiyâç
vardır. Eshab-ı kirâmdan biri "Biz insanların sıkıntısına katlanmadığımız
îmânı, îmân saymazdık" buyurdu. Bunun için Allahü teâlâ Peygamber
efendimize (Onların eziyetlerine aldırma ve tevekkül et!) buyuruyor.
Mukadder olan şey başa gelir, eğer sabredilirse ecri görülür.
Sabredilmez, bağırılırsa, günâha girilir ve huzursuz olunur.
Allahü teâlânın gönderdiği belâ ve sıkıntılara sabrederek göğüs
germek büyük nimettir. Sabredemeyen felâkete düçâr olur.
Mâruz kalınan felâketler insanın ibâdet etmesini engelleyebilir.
Bir hastalık, bir belâ gelince bağırıp çağırmak fayda vermez. Aksine zararlı
olur. Bunun tek çâresi Allahın takdirine râzı olmaktır. Mâruz kalınan
musîbetlerin ve çekilen zahmetlerin getireceği perişanlıktan kurtulmanın tek
çâresi sabretmektir. Sabırlı olmayan muvaffak olamaz. Kim Allahtan
korkarak sabrederse sıkıntılardan kurtulur...