Hazret-i Mevlânâ, ney çalmadı, dönmedi!
17/12/2021 Cuma Köşe yazarı O.Ü
“Mesnevî'de 'Dinle
neyden, nasıl anlatıyor ayrılıklartan şikâyet ediyor' deniyor. Ney, kâmil
insan demektir."
Sual: Mevlânâ
hazretleri ney çalmış mıdır, ellerini açıp dönmüş müdür, eğer ney çalmadı ve
dönmedi idi ise, bu yapılanlar nedir?
Cevap: Mevlânâ
Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, evliyanın büyüklerindendir. Divanında otuzbin,
Mesnevisinde kırkyedi bin beyit vardır.
Allahü teâlânın aşkı
ile dolmuş, evliyânın büyüklerinden olan, Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, ney ve
başka hiçbir çalgı çalmadı, raks etmedi. Dünyaya nur saçan Mesnevîsine, her
memlekette, birçok dillerde şerhler, açıklamalar yapılmıştır. Bunlardan en
kıymetlisi, Mevlânâ Câmî'nin kitabıdır ki bu kitapta deniyor ki:
“Mesnevînin birinci
beytinde, 'Dinle neyden, nasıl anlatıyor ayrılıklartan şikâyet
ediyor' deniyor. Ney, İslam dininde yetişen kâmil insan demektir. Bunlar,
kendilerini ve her şeyi unutmuş, her an, Allahü teâlânın rızasını aramaktadır.
Ney, Farsçada 'yok' demektir. Bunlar da, kendi varlıklarından yok olmuştur. Ney
denilen çalgı, içi boş bir çubuk olup, bundan çıkan her ses, onu çalan kimseden
hasıl olmaktadır. O büyükler de, kendi varlıklarından boşalıp, kendilerinde,
Allahü teâlânın ahlakı zahir olmaktadır. Neyin üçüncü manası, kamış kalem
demektir ki, bundan da, insan-ı kâmil kastedilmektedir. Kalemin hareketi ve
yazması kendinden olmadığı gibi, kâmil insanın hareketleri ve sözleri de, hep
Allahü teâlâdandır.”
İkinci
Abdülhamid Han zamanında Ankara Valisi olan Abidin Paşa, Mesnevî şerhinde,
neyin insan-ı kâmil olduğunu, dokuz türlü isbat etmektedir.
Sonraları, bazı
cahiller, neyi çalgı sanarak, ney, dümbelek gibi, şeyler çalmaya, dans etmeye
başladılar. Oyun aletleri, o tasavvuf üstadının türbesine konuldu. Celâleddîn-i
Rûmî hazretleri, yüksek sesle zikir bile yapmazdı. Nitekim Mesnevîsinde;
“Pes zi cân kün,
vasl-ı cânânrâ taleb, bî leb-ü bî gâm mîgû, nâm-ı Rab!” buyuruyor ki; “O
hâlde, sevgiliye kavuşmayı, can-u gönülden iste. Dudağını ve damağını
oynatmadan, Rabbin ismini kalbinden söyle!” demektir.
Sonradan gelen din cahilleri, ney, saz, tef gibi çalgılar çalarak, gazel okuyup dönerek, dans ederek, nefislerini zevklendirmişlerdir. Bu günahlara ibadet adını verebilmek, kendilerini din adamı tanıtabilmek için, 'Mevlânâ da böyle çalar ve oynardı, biz onun yolunda gidiyoruz' diyerek, yalan söylemişlerdir.