Hazret-i Mevlânâ, ney çalmadı, dönmedi!
17/12/2023 Pazar Köşe yazarı O.Ü
Sual:
Mevlânâ hazretleri ney çalmış mıdır, ellerini açıp dönmüş müdür, eğer ney
çalmadı ve dönmedi idi ise, bu yapılanlar nedir?
Cevap: Mevlânâ
Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, evliyanın büyüklerindendir. Divanında otuz bin,
Mesnevisinde kırkyedi bin beyit vardır.
Allahü teâlânın aşkı ile dolmuş, evliyânın büyüklerinden olan,
Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, ney ve başka hiçbir çalgı çalmadı, raks etmedi.
Dünyaya nur saçan Mesnevîsine, her memlekette, birçok dillerde şerhler,
açıklamalar yapılmıştır. Bunlardan en kıymetlisi, Mevlânâ Câmî'nin kitabıdır ki
bu kitapta deniyor ki:
“Mesnevînin
birinci beytinde, 'Dinle neyden, nasıl anlatıyor ayrılıklartan
şikayet ediyor deniyor. Ney, İslam dininde yetişen kâmil insan
demektir. Bunlar, kendilerini ve her şeyi unutmuş, her an, Allahü teâlânın
rızasını aramaktadır. Ney, Farsçada yok demektir. Bunlar da, kendi
varlıklarından yok olmuştur. Ney denilen çalgı, içi boş bir çubuk olup, bundan
çıkan her ses, onu çalan kimseden hasıl olmaktadır. O büyükler de, kendi
varlıklarından boşalıp, kendilerinde, Allahü teâlânın ahlakı zahir olmaktadır.
Neyin üçüncü manası, kamış kalem demektir ki, bundan da, insan-ı kâmil
kastedilmektedir. Kalemin hareketi ve yazması kendinden olmadığı gibi, kâmil
insanın hareketleri ve sözleri de, hep Allahü teâlâdandır.”
İkinci Abdülhamid Han zamanında Ankara Valisi olan Abidin
Paşa, Mesnevî şerhinde, neyin insan-ı kâmil olduğunu, dokuz türlü isbat
etmektedir.
Sonraları, bazı cahiller, 'ney'i çalgı sanarak, ney, dümbelek
gibi, şeyler çalmaya, dans etmeye başladılar. Oyun aletleri, o tasavvuf
üstadının türbesine konuldu. Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, yüksek sesle zikir
bile yapmazdı. Nitekim Mesnevîsinde:
“Pes zi cân kün, vasl-ı cânânrâ
taleb, bî leb-ü bî gâm mîgû, nâm-ı Rab!” buyuruyor ki; “O
hâlde, sevgiliye kavuşmayı, can-u gönülden iste. Dudağını ve damağını
oynatmadan, Rabbin ismini kalbinden söyle!” demektir.
Sonradan gelen din cahilleri, ney, saz, tef gibi çalgılar
çalarak, gazel okuyup dönerek, dans ederek, nefslerini zevklendirmişlerdir. Bu
günahlara ibadet adını verebilmek, kendilerini din adamı tanıtabilmek için,
Hazreti Mevlânâ da böyle çalar ve oynardı, biz onun yolunda gidiyoruz diyerek,
yalan söylemişlerdir.