“Ehl-i Hak” kimlerdir?
18/01/2022 Salı Köşe yazarı R.A
İmâm-ı Rabbânî
hazretleri buyuruyor ki: “Her Müslümân, Ehl-i sünnet itikâdını öğrenmeli,
îmânını buna göre düzeltmelidir..."
“Ehl-i Hak” terimi, Akâid,
Mezhepler Târihi ve İslâm Târihi kitaplarında, “Doğru
yolda olanlar” manâsında kullanılan bir ıstılâhtır. Bu tabîr, Ehl-i
Sünnet Müslümânlar için kullanılmıştır.
Allahü teâlânın her
günâhı affedebileceği, ama en büyük günâh olan şirki affetmeyeceği Kur'ân-ı
kerîmde yazılıdır. Onun için, muhakkak itikâdımızı düzeltmeliyiz. İmâm-ı
Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: “İtikâd edilecek şeylerde,
bir sarsıntı olursa, kıyâmette Cehennemden hiç kurtulmak olmaz. İtikâd
doğru olup da işlerde [ibâdetleri yapmakta, harâmlardan kaçmakta] gevşeklik
olursa, tevbe ile ve belki tevbesiz de af olabilir. Eğer af olunmazsa,
Cehenneme girse bile, sonunda yine kurtulur. İşin aslı, temeli itikâdı
düzeltmektir.” [Mektûbât-ı Rabbâniyye, I / 193]
Yine İmâm-ı Rabbânî
hazretleri buyuruyor ki:
“Her Müslümân, Ehl-i
sünnet itikâdını öğrenmeli, îmânını buna göre düzeltmelidir. Ehl-i sünnet
âlimlerinin kitaplarında yazılı olan itikâda uymayan fenâ, bozuk itikâdlar,
îmânlar, ya’nî bunlara gönül bağlamak, gönlü öldüren bir zehirdir. İnsanı
sonsuz azâba götürür. Amelde, ibâdetlerde tembellik, gevşeklik olursa,
affolunabilir. Ama itikâdda gevşek davranmak affolunmaz. Allahü teâlâ buyuruyor
ki: “Allah [âhirette] şirki [küfrü, bozuk îmânı] aslâ affetmez. Diğer
bütün günâhları ise, istediği kimselerden affeder.” [Nisâ, 48] O
hâlde, ölmeden önce itikâdı düzeltmelidir.” [Mektûbât-ı Rabbâniyye, II / 67]
Görüldüğü gibi, şirk
yani küfür üzere ölen kimse, ebedî olarak Cehennemde kalır. Dünyâda iken, ya’nî
ölmeden önce şirke [küfre] düşen kimse, tevbe ederse affolur.
Bir kâfir, kâfirliğine
tevbe ederse, tertemiz, günâhsız Müslümân olur. Bir Müslümân da şirke [küfre]
düşerek kâfir olur, sonra pişmân olup tevbe ederse, yine Müslümân olur. Tevbe
etmek için yalnız Kelime-i şehâdet söylemek kâfî değildir. Küfre sebep olan
şeyden de tevbe etmek lâzımdır. “Allah şirki affetmez” sözü
yanlış anlaşılmaktadır. Şirk üzere ölmüş olan affolmaz; fakat hayâttayken,
def’alarca şirke düşüp sonra tevbe eden affolur.
İmâm-ı Rabbânî
hazretleri, 289. mektûbunda, (Cebriyye’nin, “İşi insanın yapması mecâzdır,
görünüştür, insanda kudret yoktur. Kullar, rüzgârla sallanan yaprak gibidir.
İnsanların her hareketi, ağacın hareketi gibi mecbûrîdir” sözü küfür olduğu
gibi, “Kulların iyi kötü, bütün işleri, hakîkatte onların değildir. İhtiyârî
[isteğe bağlı] hareketleri de yapan, yalnız Allah’tır” sözleri de küfürdür)
buyuruyor.
Aynı mektupta ve başka mektuplarda da, her şeyi yaratanın Allah olduğu bildiriliyor. Her şeyin yaratıcısı elbette Allahü teâlâdır. Aksini söylemek küfür olur. Ancak bize irâde-i cüz’iyye vermiştir. “Şunu yaparsan günâh olur, şunu yaparsan sevâb olur” diyor. İrâde-i cüz’iyyemiz olmasa, yanî her şeyi bize zorla işletse, günâhımıza cezâ, ibâdetimize sevâb vermez. Bize irâde-i cüz’iyye kuvvetini veren de Allahü teâlâdır. Her şeyin yaratıcısı Odur. Böyle inanırsak doğru inanmış oluruz.