Emr-i mâruf yapılmazsa!
18/01/2025 Cumartesi Köşe yazarı A.U
Behâeddîn Zekeriyyâ hazretleri “rahmetullahi aleyh” Hindistan
velîlerinden olup, kabr-i şerîfi Mültan’dadır.
Henüz çocukken kalbi “ilim öğrenmek” aşkıyla
yanıyordu.
Şihâbüddîn-i Sühreverdî hazretlerinden çok istifâde
etti.
Bu velî’den aldığı “feyzleri” saçtı insanların
kalbine.
Hocası, insanları irşâd için Mültan'a gönderdi onu.
Ancak oranın halkı istemediler.
"Burada, senin gibi âlimler çok. Onun için sana
ihtiyaç yoktur" mânâsını ifâde etmek düşüncesiyle içi tam dolu
bir kâse “süt” gönderdiler kendisine.
Bundaki gizli mânâyı ve ince nükteyi anladı... Kâsenin
üzerine bir “gül” koyup iâde etti. Yâni "Biz de o âlimlerin ‘gül'ü
olarak buraya geldik" demek istedi.
Onlar bunu gördüler.
Fevkalâde duygulandılar...
“Bu, alelâde bir âlim değil” dediler.
Ve Mültan'daki âlimlerin hepsi, onu büyük bilip
“talebesi” oldular seve seve.
● ● ●
Bu zât, bir gün dostlarına;
“Emr-i mâruf, yâni dîne hizmet etmek kime
nasip olursa, çok sevinsin, çok şükretsin” buyurdu.
Dostları; “Bu iş, çok mu sevaptır efendim?”
dediklerinde;
“Elbette... Bir beldede
küfre karşı emr-i mâruf yapılırsa, Allahü teâlâ o beldenin hak ettiği azâbı
tehir eder. Emr-i mâruf yapılmayan beldeye ise azâb-ı İlâhî gelir” buyurdu.