Allahü teâlâya hakîkî kul olmak...
18/04/2024 Perşembe Köşe yazarı V.T
Tasavvuf, seyr ve sülûk demektir. Bundan maksat, fenaya ve bekâya
kavuşmaktır.
Şeyh Ömer Ziyâeddîn Efendi Osmanlı âlim ve velîlerindendir. Osman et-Tavîlî hazretlerinin üçüncü oğludur. 1839 (H.1255) senesinde Tavila’da doğdu. Bulunduğu bölgenin medreselerine devâm ederek ilim tahsîl etti. Kerkük’teki Talabânî Medresesinde okuyarak ilmini artırdı. Bu medreseyi bitirerek yüksek ilim sâhibi oldu. Bu sırada Nakşibendiyye yoluna intisâb etti. 1900 (H.1318) senesinde vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:
Kalbde hâsıl olan keşiflere, rüyâlara itimat edilmez.
İtimat edilecek ve insânı saadete kavuşturacak şey, Kitap ve Sünnettir. [Yâni,
Kur'an-ı kerim ve hadis-i şeriflerdir. Ehl-i sünnet âlimlerinin, bu ikisini
açıklayan kitaplarıdır. Kitap ve Sünneti öğrenmek isteyen, Ehl-i sünnet
âlimlerinin bu kitaplarını okumalıdır. Bid'at sahiplerinin, mezhepsizlerin,
dinde reformcuların kitaplarını okuyan, felakete sürüklenir.]
Kitap ve Sünneti, [Ehl-i sünnet âlimlerinin
kitaplarından] öğrenip, bunlara uygun ibâdet yapmak lâzımdır. Allahü teâlânın
ismini çok zikretmeyi de, şeriat emretmektedir. Her vakit, çok zikir yapınız!
Evliyâlığın en yüksek mertebesi, Allahü teâlânın marifetine kavuşmaktır. [(Marifet), Allahü
teâlânın sıfatlarını anlamak demektir. Fenaya kavuşanlarda hâsıl olur.]
Fena, iki nevidir: Birincisi, (Fenâ-yı kalb),
kalbin Allahü teâlâdan başka, her şeyi unutmasıdır. İnsan, kalbinin bir şeyi
hâtırlaması için, kendini zorlasa da, hâtırlayamaz ve Allahtan başka bir şeyi
sevmez olur. İkincisi, (Fenâ-yı nefs) olup, insanın, kendi
varlığını da unutmasıdır. İnsan, ben diyemez olur. Allahü teâlâdan başka bir
şeyi hâtırlamak ve sevmek, ârif için zehirdir. Kalbi ölüme sürükleyen bir
hastalıktır. Fena hâsıl olunca, kalb mâ-sivâyı [her şeyi] sevmekten kurtulur.
Hakîkî îmana kavuşur ve şeriate uymak, kolay ve tatlı olur. İhlâs hâsıl olur.
Nefis, emmârelikten kurtulup, itminâna kavuşur. Nefs-i emmâre, şeriate, [yâni
Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına] düşmandır. İtminâna kavuşunca,
şeriata uymaktan zevk alır. Bu hâle (İslâm-ı hakîkî) denir.
Hulâsa, tasavvuf, seyr ve sülûk
demektir. Bundan maksat, fenaya ve bekâya kavuşmaktır. Allahü teâlâya hakîkî
kul olmaktır. Nefsin serkeşliği, isyân ve zevkleri yok olmasıdır. Yoksa, kalb
gözü açılarak, nûrları, ruhları, melekleri, cinleri görmek, onlara kavuşmak,
[gaybları sorup öğrenmek] değildir.