Rabbimiz, ebedi saadete kavuşmamızı istiyor...
18/07/2019 Perşembe Köşe yazarı S.A
Yaptığımız ibadetlerin karşılığını bize verilen nimetlerle, peşin olarak
almış bulunmaktayız. Rabbimiz, buna rağmen sevaplarımızı en az bire on ve daha
fazla veriyor...
Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadis-i kudside
Rabbimizin bizi annemizden daha çok sevdiğini bildirmektedir. Süfyan-ı Sevri "rahimehullah" genç
bir hastayı ziyarete gider. Artık son demlerini yaşamaktadır. Annesi ve
babası baş ucunda ağlıyorlar. Süfyan hazretleri onlara der ki:
"Hiç ağlamayın. Oğlunuz öyle birinin huzuruna gidiyor ki, ona
ikinizden daha çok şefkatlidir..."
Rabbimizin, bizi çok sevdiğinin sayılamayacak kadar alametleri vardır.
1- Bizi yarattı... Yaratmayabilirdi. Yaratmasaydı hiç kimse bizim niçin
yaratılmadığımızın hesabını soramazdı.
2- İnsan olarak yarattı. Dileseydi hayvan olarak, böcek olarak, akrep ve
yılan olarak da yaratabilirdi... İnsan, yaratılmışların en kıymetlisidir.
Yerde ve gökte ne varsa hepsi bize hizmet ediyorlar.
Ağaçlar, bizim için çiçek açıyor, meyve veriyor, çamurlu su içtikleri halde
bize bu kadar tatlı ve güzel meyveler hediye ediyorlar. Hayvanlar, bizim
için otluyor, et ve süt meydana geliyor bize ikram ediyorlar. Zehirli bir
böcekten bizlere bal gibi tatlı ve şifalı bir gıdayı yediriyor...
3- Yaptığımız ibadetlerin karşılığını bize verilen nimetlerle, peşin olarak
almış bulunmaktayız. Buna rağmen sevaplarımızı en az bire on ve daha fazla
veriyor...
Rabbimiz bizi sevmeseydi, hayırlı işlere samimi bir şekilde niyet edersek
onu yapmış olmak gibi kabul buyurmazdı. Günahlarımız, ne kadar çok olursa
olsun, pişman olur Rabbimizden af dilersek tevbenin şartlarını yerine
getirirsek, hiç günah işlememiş gibi oluruz.
Dünya nimetleri ne kadar çok olursa olsun fanidir, kısadır, geçicidir.
İnsanoğlu bu nimetlere doyamadan ayrılıyor. Dünya nimetlerinde sade lezzet de
yoktur. Hem dişim olsun, hem ağrımasın deseniz olmaz. Bunun için bizi çok seven
Rabbimiz, dünya nimetlerini ve saadetini bize az görüyor. Ebedi saadete
kavuşmamızı istiyor. Sonsuz saadete kavuşabilmemiz için bizlere davetiye
çıkarıyor. Peygamberleri vasıtası ile bu nimeti nasıl elde edebileceğimizi
bildiriyor ve yollarını gösteriyor.
Dünyanın, kendisi fani olduğu için saadeti de fanidir. Yaşadığımız dünya,
ebedi saadet yeri olamaz. Buradan ayrılacağız, başka bir âleme
gideceğiz. Bir insanın en büyük gayesi ve önemli emeli güzel bir ölümle
dünyadan ayrılmasıdır. Bunun içindir ki büyükler, hep hüsnühâtimeye çok
dua etmişlerdir. Hatim dualarında da çok duyarız "Ya Rabbi son
nefesimizi Kelime-i şehâdet getirerek vermemizi nasip eyle" diye.
İnsan çoğunlukla nasıl
yaşarsa öyle ölür. Nasıl da ölürse, öyle haşrolunur. Bunun için güzel
yaşamalıyız...