Önce, doğru bir itikat sahibi olmak lâzım...
18/07/2024 Perşembe Köşe yazarı S.A
İtikadı bozuk olanın yaptığı bütün ibadetler geçersizdir, kabul olunmazlar. Yaptığı ibadetler onu cehennem ateşinden kurtaramaz.
Bozuk itikat, yani bid'at kalp hastalıklarından en
tehlikelisidir... Bilhassa zamanımızda Müslümanların çoğu, bu kötü hastalığa
yakalanmışlardır. His organları ile anlaşılamayan, hesap ile ulaşılamayan
şeylerde akıl yürütmek insanı bu hastalığa sürükler...
Aklın ermediği ve yanıldığı şeylerde akla uyarak
hareket etmek cahilliktir. Böylelerine uymak; onları taklit etmek ahirette
çok büyük sıkıntılara sebep olur...
Elbette, insanın kendi aklı ile bu ince, hassas
bilgileri bulması mümkün değildir. Herkes kendi aklı ile bu bilgileri bulmaya
çalışırsa, yeryüzündeki insan sayısı kadar bozuk düşünce, itikat ortaya
çıkar. Herkesin düşüncesi, anlayışı, fikir yapısı bir değildir. Dünyalık
meselelerde bile insanlar başka başka düşünmektedirler. Dünya işlerinde böyle
olunca, aklın ermediği ahiret bilgilerinde doğruyu bulmak hiç mümkün olur mu?
Bu durumda, inanmış her Müslümanın yapması
gereken şey, kendi aklını devreye sokmadan, hakiki İslâm âlimlerinin
bildiklerine tabi olmaktır. Onlar imanın nasıl olması lâzım geldiğini
bildirmişlerdir. Doğrusu da budur.
Peygamber Efendimiz (aleyhisselâm) ve Eshabının
itikatlarını, doğru olarak tespit edip bizlere bildiren, sadece Ehl-i sünnet
âlimleri olmuştur. Zaten ben "Ehl-i sünnet itikadındayım" demek, "Onlar
nasıl inanmışlar ise ben de onlar gibi inandım" demektir.
Düzgün itikat çok önemlidir. Çünkü, yapılan bütün
ibadetler buna bağlıdır. İtikadı bozuk olanın yaptığı bütün
ibadetler geçersizdir, kabul olunmazlar. Yaptığı ibadetler onu
cehennem ateşinden kurtaramaz.
Demek ki, önce doğru bir itikat sahibi olmak lâzım
gelir. Yetmiş üç fırkanın tek kurtulanı Ehl-i sünnet inancına sahip
olanlardır. Diğer yetmiş ikisi dalâlet fırkasıdır. Yetmiş üç "altın"ın
içinde "hakiki" olanı budur. Öbürleri sahtedir!..
Allahü teâlâ, Müslümanlardan, Peygamber Efendimizin ve
Eshabının inandığı gibi iman etmelerini istemektedir.
Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselâm) vefât edince
insanlar dinlerini Eshâb-ı kirâmdan (aleyhimürrıdvan) öğrendiler. Hepsi aynı
imânı, Ehl-i sünnet itikâdını kendilerinden hiçbir şey katmadan, Resûlullah
Efendimizden öğrendikleri gibi naklettiler.
Mezhep imamlarımız, Silsile-i aliyye
büyüklerimiz ve diğer büyük âlimlerimiz bu saf ve doğru imânı kitap hâline
getirerek bize intikal ettirdiler. Bu büyüklerimize ne kadar dua etsek yine de
azdır. Onlara ait olan kitapları çok okumalı ve onların gösterdiği yolda
yürümeye gayret etmeliyiz...