İnsanı Allahü teâlâdan uzaklaştıran sebepler!
18/08/2021 Çarşamba Köşe yazarı V.T
İnsanı Allahü teâlâdan
uzaklaştıran perdelerin en zararlısı, dünyâ düşüncelerinin kalbe yerleşmesidir.
Ali bin Hüseyn Safî
hazretleri Nakşibendî büyüklerindendir. 867’de (m. 1463) Herat yakınlarında
Sebzvâr’da doğdu. Babası Hüseyin Vâiz-i Kâşifî ve Abdurrahman-ı Câmî
hazretlerinin terbiyesinde yetişti. Sonra Semerkant’a giderek Silsile-i aliyye
büyüklerinden Ubeydullah-i Ahrâr hazretlerine talebe oldu. Sa‘deddîn-i
Kâşgarî’nin oğlu Hâce Kelân’ın kızı ile evlendi. Ubeydullah Ahrâr’ın
sohbetlerinde dinlediklerini derleyip bazı ilâveler yaparak “Reşehât” adlı
eserini kaleme aldı. 994 (m. 1586)’de Buhara’da vefat etti. Reşehât
ayn-ül-hayât kitabından bazı kısımlar:
“İnsanı Allahü
teâlâdan uzaklaştıran perdelerin en zararlısı, dünyâ düşüncelerinin kalbe
yerleşmesidir. Bu düşünceler, kötü arkadaşlardan ve lüzumsuz şeyler
seyretmekten hâsıl olur. Çok uğraşarak, bunları kalbden çıkarmalıdır.
Faydasız kitap okumak, lüzumsuz şeyler konuşmak, bu düşünceleri arttırır.
Kadın ve kadın resimlerine şehvetle bakmak, şarkı, çalgı dinlemek, bu
düşünceleri kalbde yerleştirir. Bunların hepsi insanı Allahü teâlâdan
uzaklaştırır.
Kalbin hasta olması,
Allahü teâlâyı unutmasıdır. Allahü teâlâya kavuşmak isteyenlerin, bunlardan
sakınması, hayâli arttıran her şeyden kaçınması lâzımdır. Allahü teâlânın âdeti
şöyledir ki, çalışmayan sıkıntıya katlanmayan, zevklerini, şehvetlerini
bırakmayanlara bu nimeti ihsân etmez.”
“İnsanlar ihmalkârlık
ve tembelliklerinden dolayı; (yarın şu hayırlı işi işleyelim) derler.
Düşünmezler ki, bugün, dünkü günün yarınıdır. Bugün ne işlediler ki, yarın ne
işleyecekler?”
“Tasavvuf yolu ve bu
yolun büyükleri o kadar kıymetlidirler ki, bunlara tâbi ve talebe olan
dervişlerden birinin ismi bir duvarda yazılı olsa, o duvarın yanından, ceketini
düğmeleyerek ve edeble geçmek lâzımdır.”
“Kişinin kıymeti,
tasavvuf yolunun yüksek hakîkatlerini anladığı kadardır.”
“Dil gönlün, gönül
rûhun, rûh insanın hakîkatinin, insanın hakîkati ise Hak teâlânın aynasıdır.”
“Sözün güzeli odur ki,
dinleyen, o sözün güzelliği ile kendinden geçer. Böylesine güzel söz de, Allahü
teâlânın velî kullarının sözleridir.”
“Her ân Allahü teâlâyı
hatırlamak ve anmak bir kazma gibidir ki, o kazma ile gönül yolunda bulunan
dikenlerin (kalbe gelen lüzumsuz ve uygunsuz düşüncelerin) kökünü kazırlar.
Böylece bu yolda ilerlemek için mâni kalmaz.”
“İbâdet; emredilenlerle amel edip yasak edilenlerden sakınmaktan ibârettir.”