O ne karanlık günlerdi!..
18/09/2019 Çarşamba Köşe yazarı H.Y
Gençler dinsiz yetiştiriliyor. Baba oğlunun dilini anlamaz hâle
getiriliyordu. Köy Enstitülerinde din ve ahlak yoksunu metodlarla öğretmen
yetiştiriliyordu.
Dinde tahrif hareketleri -5-
17 Şubat 1970 tarihli "Bab-ı âlide Sabah" gazetesinde
yayınlanan bir Makalede, Müslümanların yaşadığı kara günler şöyle
anlatılıyordu:
“…Asil Türk milletinin, mukaddes dini olan İslâmiyetin, bu mübarek vatanda
yasak edilmesi için, (CHP) devrinde kararlaştırılmış olan meş’um yıllar... O zaman
mekteplerden din ve ahlak dersleri kaldırılmıştı. Türk'ün hamaset dolu şanlı
tarihi, tersine çevrilmişti. Gazetelerde, mecmualarda İslâmiyetten bir kelime
bile olsa söz etmek yasak edilmişti. Ana babalarının, çocuklarını Kur’ân
kursuna göndermeleri büyük suç olmuştu. Çocuklara Kur’ân okutan hocaların
Nusaybin’de idam edildiklerini, kızlara Kur’ân okutan ninelerin zindanlara
atıldıklarını, Kur’ân-ı kerimlerin, ilmihal kitaplarının toplatılarak polis
karakollarında yakıldıklarını iyi hatırlıyorum. İstanbul’da toplanan Kur’ân-ı
kerim ve din kitaplarını, eski sahaflar çarşısından bit pazarındaki kamyonlara
yükletilip, kese kâğıdı yapmak için, İzmit kâğıt fabrikasına gönderilirken,
okka ile, elli kuruşa satın aldığım üç büyük (Kamus Lügatı)’nı hâlâ kullanmaktayım...
Bir ramazan sabahı idi. Yolda giderken, her cami kapısında polisler
bekliyorlardı. Soruşturdum (Allahü Ekber) demek yasak edilmiş.
Allah diyen imamları yakalayıp Çorum’a mahkemeye götürüyorlarmış. Götürülenleri
su içinde koğuşa tıkmışlar. Çoğu dayanamayıp ölmüş, kalabilenlerin çoğu hasta..
Birkaçı daha hayatta. Bayramları ziyaret eder, o kara günleri konuşuruz.
Bugünkü hürriyetimize nasıl şükredeceğimizi bilemiyoruz…
Hele 1949 yılında, resmî dairelere, Bakanlıklardan
gelen, (Memurların, subayların, erleri talebeyi küçük adları ile
çağırmaları yasaktır. Soyadları kullanılacaktır) emrini işitenlerin
çoğu gibi ben de, o gece ağlamaktan uyuyamadım. (Ya Rabbi! Dedelerinin
mukaddes dini yasak edildi. Türk'ün temiz ahlakı unutturuldu. Şimdi Müslüman
isimlerimiz de yasak ediliyor. Ahmet, Abdullah demek suç olacak... Taş, kurt,
çakal gibi isimler bunların yerini alacak) diyerek her vatandaşın
kalbi kan ağlıyordu. Hele şakşakçı gazeteler, bir yandan milyonları
sömürüyorlar, buna karşılık, bir yandan da vatanın her köşesine terör
saçıyorlardı.
O ne karanlık günlerdi!.. Gençler dinsiz yetiştiriliyor. Türk tarihi
unutturuluyor. Baba oğlunun dilini anlamaz hâle getiriliyordu. Köy
Enstitülerinde din ve ahlak yoksunu metodlarla öğretmen yetiştiriliyordu. Sanki
kızıl komünist programları Türkiye’de tatbik edilmekte idi. Bu şaşkın akıntıyı
acı acı gördükçe, bunun sonu nereye varacak diye, yemekten içmekten
kesilmiştik. Alay edilmek, eziyet görmek korkusu ile kimse camiye gidemez oldu.
Koca Şehzade Camii'nde beş-altı ihtiyar ile cuma namazı kıldığımızı
hatırlıyorum. Her yıl çok sayıda mescid kadro dışı bırakılarak kapatılıyor,
yıkılmaya terk ediliyor, iyi durumda olanları halkevi yapılıp, konserler
veriliyordu. Güzelim Sultanahmed ve Edirnekapı Camileri asker koğuşu, bir
çokları da depo yapılmıştı…”