Şeytanın zenginleri aldatma yolları!..
19/03/2019 Salı Köşe yazarı V.T
Ebü’l-Hayr Katfetî hazretleri kırâat, hadis ve Hanbelî
mezhebi fıkıh âlimidir. 593 (m. 1197) senesinde Bağdad’da doğup, 676 (m. 1277)
senesinde aynı yerde vefât etti. Zamanındaki âlimlerin meclislerinde, ciltlerle
kitaplar dinledi. Bunlardan bazısı kendisine umûmî, bazısı husûsi olarak
icâzet vermiştir. Bir dersinde buyurdu ki:
Şeytanın zenginleri aldatma yolları: İlki, malı kazanma
yönündendir. Malı kazanırken, haramdan mı, helâlden mi, ehemmiyet vermezler.
Alışveriş bilgisinden habersiz olarak kazanırlar. Ebû Hüreyre’nin (radıyallahü
anh) bildirdiği hadîs-i şerîfte, Peygamber efendimiz (sallallahü teâlâ aleyhi
ve sellem ) buyurdu ki: “Öyle bir zaman gelir ki, kişi kazandığı malın
helâlden mi, haramdan mı olduğunu bilmez.”
İkincisi, o malda cimrilik etme yönündendir. Bu sebeple
zekâtını vermezler veya bir kısmını verirler. Kötü malı, iyi gösterip satarlar.
Şeytan kendilerini böyle yapmaları için aldatır. İbn-i Abbâs (radıyallahü anh)
buyurdu ki: “İlk basılan parayı şeytan aldı. Onu öptü ve gözlerine, göbeğine
sürdü. Sonra da, 'Ben seninle insanları azdırır, seninle küfre sokarım,
insanoğlunun paraya sevgisi ile bana ibâdet edişini çok severim' dedi.”
İbn-i Şakîk ve İbn-i Abdullah da buyurdular ki: “Şeytan,
bütün arzu ve istekleriyle gelerek insanı aldatmaya çalışır. Yorulduğu zaman
onun malının üzerine oturur ve onun malıyla hayır yapmasına mâni olur.”
Üçüncüsü, çok zenginlik yüzünden olup, zengin şeytana uyarak
kendini fakirlerden hayırlı görür. Bu ise cahilliktir. Fazilet mal zenginliği
ile değildir.
Dördüncüsü, malı dağıtma ve hayır yapma yönündendir. Şeytan,
insanı kandırarak malını isrâf etmesi, hayır olmayan işlerde harcamasını
sağlar. Bazen de sadaka vermesini hayır yapmasını isteyerek, onun
böbürlenmesini ve büyüklenmesini sağlar. Bunun sonucu, insan kibir sahibi olur.
Kibir, Allahü teâlânın kötülediği bir özelliktir.
Göçebe yaşayan topluluklar, eğer yün giyerler ve süt içmekle
yetinirlerse, onları kınamayınız. Zîrâ bedenlerinin bineği olan nefisleri bunu
taşır. Şehir halkı da yün giyer ve salça yerlerse, aynı şekilde onları da
kınamayın ve bunlar hakkında, “Nefslerinin isteklerini yerine getiren”
demeyiniz. Çünkü bu topluluğun tabii âdetidir. Beden, nimetler içinde
büyümüş ise, biz sahibini, ona eza verecek şeyi yüklemesinden menederiz.
Zâhidâne yaşar ve şehvetlerini terk etmeyi tercih ederse, onun için ne iyidir.
Fakat bunu yapmazsa, nefsi taşkınlık yapar. Bu da uyku ve tembelliği arttırır.