Hicret ve sonrası...
19/08/2021 Perşembe Köşe yazarı S.A
M. Said Arvas Hocadan
Hatıralar...
"Hicret"
ile Mekke devri kapanmış, Medine-i münevvere devri başlamış
oldu. İslâm güneşi uzak ülkeleri de aydınlattı...
Bugün Muharrem ayının
on birinci günündeyiz... Bu mübarek ay Hicri senenin birinci
ayıdır... Bugün bu vesileyle bir nebze Hicret hadisesinden bahsetmek
istiyoruz...
Hicret'ten önce
Müslümanlar büyük sıkıntı içindeydiler. Suçları Allahın varlığına birliğine
Efendimizin onun kulu ve elçisi olduğuna inanmaktı... Müminlerin bazısı
şehid edildi. Ammar bin Yasir'in annesi ve babası gibi... Zulüm, had
safhadaydı. Bilâli Habeşi'ye (radıyallahü anh) yapılan eza ve cefayı hepiniz
biliyorsunuz. Dayanılacak gibi değildi, inananların iki defa Habeşistan'a
hicret etmelerine izin çıktı...
Miladi 619 yılında
Müslümanlar iki büyük acı yaşadılar. Sevgili Peygamberimizin amcası Ebû Talib
vefat etti ki Mekke'deki hâmisi idi. Üç gün sonra da ilk mü'mine, Hatice
Validemiz (radıyallahü anha) rahmet-i Rahmana kavuştu. Hazret-i Hatice en zor
günlerinde Server-i Kâinatın yanında durmuş, malını mülkünü Allah yolunda sarf
etmişti. Çocuklarının annesiydi. Bu seneye "Senetül Hüzn" (üzüntülü
sene) denildi.
Beklendiği gibi de
oldu, Ebû Talib'in vefatından sonra müşrikler Resul-i Erkeme daha fazla eziyet
etmeye başladılar. Mü'minlere sıkıntı vermekte âdeta birbirleri ile yarış
halindeydiler.
Zulüm ve işkencelere
rağmen Kur'an-ı kerimin beşer kelâmı olamayacağını düşünerek iman edenlerin
sayısı arttı. Bir taraftan da Medine-i Münevvere'ye hicret başladı. Bu da
kâfirleri çok endişelendirdi. İslâmiyet artık Mekke-i Mükerremeden taşmış,
müşriklerin korktukları başlarına gelmişti!..
Eshab-ı kiramın çoğu
hicret etmişti, Ebû Bekir de (radıyallahü anh) hicrete hazırlanmıştı ama izin
çıkmadı. Peygamberimiz aleyhisselâm ona;
"Sabret" buyurdular, "Allahü
teâlâ sana bir yol arkadaşı nasip eder!"
Medine'deki müminleri
bir tehdit olarak gören Kureyşliler toplandılar, dediler ki:
"İslam dininin
yayılmasına mani olamadık, artık tek çaremiz kaldı; O'nu öldürmek!.."
Hane-i saadetin
etrafını sardılar, çıkınca saldıracaklardı. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve
sellem) bir avuç toprakla çıktı, üzerlerine saçtı. Hepsi uyuyakaldılar,
aralarından geçip uzaklaştı...
Ebû Bekr-i Sıddık'ın
evine gittiler, beraber Sevr Dağına doğru yola çıktılar. Böylece "Hicret" başlamış
oluyordu. Sevr Mağarasında üç gün üç gece kaldıktan sonra yola devam
ettiler... Önce Kuba köyüne vasıl oldular. Gerek muhacir gerek ensar,
Allahın Resulünü büyük bir sevinç ile karşıladı. Orada bir mescid inşa ettiler
ve ilk cuma namazı kılındı.
Bu mübarek
"Hicret" ile Mekke devri kapanmış, Medine-i
münevvere devri başlamış oldu. İslâm güneşi uzak ülkeleri de
aydınlattı... Eskiden namazlarını gizli saklı kılan müminler, ibadetlerini
huzur ile yapıyor, insanları felaha çağırıyorlardı... Efendimiz devlet
başkanlarına mektuplar yolluyor, onlara tebliğde bulunuyorlardı.
Hicret'ten sonra
İslamiyet bir şehir dini olmaktan çıktı, cihanşümul bir din olduğunu
dünya duydu, tanıdı...
.....
NOT: Bu makale 14 Kasım 2013 Perşembe günü yayınlanmıştır.