Zâhidin dünyası gurbet asıl vatanı âhirettir...
19/08/2021 Perşembe Köşe yazarı V.T
Zâhid dünyâda
gurbettedir. Çünkü onun asıl vatanı âhırettir. Ya’nî o âhırete yönelmiştir.
İzzeddîn el-Fârûsî
hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden ve evliyânın büyüklerindendir. 614
(m. 1218) senesinde Irak’ta Vâsıt şehrinde doğdu. 694 (m. 1295) senesinde orada
vefât etti. Vâsıt, Bağdad, İsfehan, Şam ve başka yerlerde meşhûr âlimlerin
sohbetlerinde bulundu. Tasavvuf yolunda kendisini, zamanın en büyük
evliyâsından olan Şihâbüddîn-i Sühreverdî hazretleri yetiştirip mezûn
etti. Buyurdu ki:
“Zâhid dünyâda
gurbettedir. Çünkü onun asıl vatanı âhırettir. Ya’nî o âhırete yönelmiştir.
Zahidin dünyâda gurbette olması, kendisi gibi âhırete yönelmiş olanların yok
denecek kadar az olup, insanların çoğunun dünyâya dalmış olması sebebiyledir.
Kendisi gibi olanlar bulunmadığı için, dünyâda gurbette sayılmıştır.”
“Ben, iki defa
doğduğuma yemîn etsem yalan olmaz. Birincisi, herkesin bildiği normal doğum,
ikincisi Allahü teâlâyı tanımak yolunda rûhumun yeniden doğuşudur.”
“Allahü teâlâ,
Âdemoğlunun bedenini üç kısım yaptı. İnsanın lisânı (dili) bir kısım, uzuvları,
a’zâları bir kısım, kalbi de bir kısımdır. Allahü teâlâ bu kısımlardan her
birine ba’zı şeyler emredip, bu emirlere uymalarını, vefa göstermelerini
istedi. Kalbin vefası, Allahü teâlânın tekeffül ettiği, üzerine aldığı rızık
için üzülmemesi, endişelenmemesi, kendisinde; hîle, düzen, oyun, hased gibi
kötü düşüncelerin bulunmamasıdır. Lisânın (dilin) vefası, gıybet etmemesi,
yalan söylememesi, dünyâsına ve âhıretine yaramayan fâidesiz ve boş sözler
söylememesi, böyle sözlerle vakit geçirmemesidir. Azâların vefası,
(Âdemoğlunun) azâ ile, hiçbir zaman herhangi bir günaha koşmaması ve o azâlar
ile hiçbir kimseye eziyet vermemesidir.”
“Yağcıdan yağ satın
alırken, normalinden kıl kadar fazla yağ isteyen, satın aldığı miktardan fazla
olarak, satıcının elindeki malda gözü olan kimsenin dîninin kuvveti kıl kadar
zayıftır. Bunun gibi, kömürcüden kömür alan kimse, normal alacağı tamam
olduktan sonra, “Biraz daha ver!” diyen, yanî aldığı ile yetinmeyen, kalanda
gözü olan kimsenin kalbi, o kömürden daha karadır.”
“Kâmil kimse, hâlini
gizleyebilendir.”
“Bir kimsenin yemeğini yediğiniz zaman, onun yanında birşeyler de içiniz ki, o kimsenin ecri, sevâbı tam olsun. Çünkü Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Suyu olup da, bir mü’mine bir yudum su içiren kimse, sanki İsmâil aleyhisselâmın esîr olan evlâdından yetmiş tanesini azâd eden kimse gibidir.”