"Alnında parlayan, son Peygamberin nurudur"
19/08/2022 Cuma Köşe yazarı V.T
Şu’arâ
sûresinde buyuruldu ki: "Sen, yani senin nûrun, hep secde
edenlerden dolaştırılıp, sana ulaşmıştır."
Cebertî hazretleri
evliyânın büyüklerinden olup fıkıh âlimidir. 1388 (H.791) senesinde Yemen'in
Zebîd şehrinde vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Peygamberimizin
“sallallahü aleyhi ve sellem” ve bütün Peygamberlerin “aleyhimüsselâm”
babalarının ve analarının hiçbiri kâfir değil, aşağı kimseler değildi. Şu’arâ
sûresi, 219. âyetinde meâlen, (Sen, yani senin nûrun, hep secde
edenlerden dolaştırılıp, sana ulaşmıştır) buyuruldu. Ehl-i sünnet
âlimleri “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmaîn”, bu âyet-i kerîmeyi tefsîr
ederken, (Bütün ana ve babalarının mümin ve günâhsız olduğunu) anlamışlardır.
Abdullah bin Abbâs’ın
“radıyallahü anhümâ” bildirdiği hadîs-i şerîfte, (Benim dedelerimin hiçbiri
zinâ yapmadı. Allahü teâlâ, beni, tayyib, iyi babalardan, temiz analardan
getirdi. Dedelerimden birinin iki oğlu olsaydı, ben bunların en hayırlısında,
en iyisinde bulunurdum) buyuruldu. İslâmiyyetten önce Arabistân’da zinâ çok
olurdu. Bir kadın, bir kimse ile nice zamân metres olarak yaşar, sonra
evlenirdi.
Âdem aleyhisselâm,
öleceği zamân, oğlu Şit aleyhisselâma dedi ki: (Yavrum! Bu alnında parlayan
nûr, son Peygamber olan Muhammed aleyhisselâmın nûrudur. Bu nûru, mümin, temiz
ve afîf hanımlara teslîm et ve oğluna da böyle vasiyet et!) Muhammed
aleyhisselâma gelinceye kadar, bütün babalar, oğullarına böyle vasiyet etti.
Hepsi, bu vasiyeti yerine getirip, en asîl, en kibâr kız ile evlendi. Nûr,
temiz alınlardan, temiz kadınlardan geçerek, sâhibine yetişti.)
Allahü teâlâ, Tevbe
sûresinde, kâfirlerin necis, pis olduğunu bildiriyor. Resûlullahın dedelerinden
birinin iki oğlu olsa, yâhud bir kabîle iki kola ayrılsa,
Hâtem-ül-Enbiyânın soyu, en şerefli ve hayırlı olan tarafta bulunurdu.
Her asırda, onun dedesi olan zât, yüzündeki nûrdan belli olurdu. Hazret-i
Alî'nin “radıyallahü teâlâ anh” bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Âdem
aleyhisselâmdan babam Abdüllah'a gelinceye kadar, hep nikâhlı ana babalardan
geldim. Hiçbir babamın nikâhsız, yanî zinâ ile çocuğu olmadı) buyuruldu.
Resûlullah, Adnân’a kadar olan yirmibir babasının ismini bildirdi ki,
şunlardır:
Resûlullahın babası Abdullah’tır. Abdullah’ın babaları sıra ile, Abdülmuttalib ve Hâşim ve Abdü-Menâf ve Kusayy ve Kilâb ve Mürre ve Kâ’b ve Lüveyy ve Gâlib ve Fihr ve Mâlik ve Nadr ve Kinâne ve Huzeyme ve Müdrike ve İlyâs ve Mudar ve Nizâr ve Me’add ve Adnân.