Horasanlı dervişlerin Kastamonu yolculuğu
19/08/2024 Pazartesi Köşe yazarı V.T
“Bize bu kâfidir. Göreceğimizi gördük, Şa'bân-ı Velî’nin teveccühlerine
kavuştuk...”
Şa'bân-ı Velî hazretleri Osmanlı âlim ve
velîlerindendir. Kastamonu vilâyetinin Taşköprü kazâsında doğdu. Küçük yaşlarda
İstanbul’a giderek tefsîr, hadîs , fıkıh ilimlerini öğrendi. Zâhirî ilimlerde
yetişmiş bir âlim olarak Kastamonu’ya dönerken, Bolu’da Halvetî yolunun
büyüklerinden Hayreddîn-i Tokâdî hazretlerine uğradı. Ona hizmet etmekle
şereflenip, teveccühlerine kavuştu. Hocasının 1535 (H.941) de vefâtından sonra
halîfesi oldu. Kastamonu’ya giderek, halkı irşâda, yetiştirmeye başladı. 1568
(H.976) da vefât etti.
Talebelerinden Mehmed Efendi anlattı:
Şa'bân-ı Velî hazretlerinin talebesi olmakla
şereflendiğim sıralarda, onun pekçok kerâmetlerini gördüm, hâllerine şâhid
oldum. Horasan evliyâsından biri, talebelerinden hâl ehli olan birkaçına;
“Anadolu’da derecesi yüksek, pek kıymetli bir velî yetişti. Arzu ettiği an
melekler âlemini seyretmektedir. Siz de ziyâretine gidiniz. Onun feyiz ve
bereketine, teveccühlerine kavuşunuz” buyurdu...
O talebeler de Anadolu’ya doğru yola çıkıp
Kastamonu’ya yaklaştılar. Bu sırada Şa'bân-ı Velî, iki talebesine bir ayna verip;
“Horasan dervişlerinden üçü ziyâretimize gelmektedir. Aynayı bu gelenlere
veriniz” buyurdu. Aynayı alan iki talebe, Horasanlı dervişleri karşılamaya
çıktılar. Yolda karşılaştıklarında, emânet olan aynayı gelenlere verdiler.
Horasanlı dervişler aynaya baktıklarında, içinde Şa'bân-ı Velî’nin tebessüm
ederek kendilerine baktığını gördüler. Bu hâle hayret ettiler ve; “Bize bu
kâfidir. Göreceğimizi gördük, Şa'bân-ı Velî’nin teveccühlerine kavuştuk”
diyerek Horasan’a döndüler...
Murâd Halîfe ismindeki imâm, bir gün
Şa'bân-ı Velî’yi ziyârete geldi. O sırada Şa'bân-ı Velî câminin bahçesinde
talebeleriyle oturmuş sohbet ediyordu. Murâd Halîfe, bir müddet onların yanına
oturup sohbeti dinlemeye başladı. Dinledikçe, Şa'bân-ı Velî hazretlerinin
büyüklüğünü anlıyordu. Bir ara Şa'bân-ı Velî’nin mübârek başını câminin kubbesi
yüksekliğinde gördü. Hemen varıp, Şa'bân-ı Velî’nin dizinin dibine oturdu ve
elini öpmeye başladı. Talebelerden biri yavaşca; “Bu adam ne yapıyor? Durup
dururken hocamızın elini öpüyor” deyince, yanındaki kalb gözü açılmış olan
talebe de; “Eğer hocamızın mübârek başının Arş-ı âlâya değdiğini görse, zevkten
helâk olurdu” dedi.