"Bu yüksek derecelere ne ile kavuştunuz?"

19/12/2020 Cumartesi Köşe yazarı A.D

"İki hasletimiz vardı. Yalnızken de günah işlemeye utanırdık ve Allahü teâlânın verdiği az rızka razı olurduk..."

 

 

Büyük zatların büyük olmalarına bazı güzel hasletleri sebep olmuştur... Mesela bir gün Hazret-i Ebu Bekir’e sordular:

-Allah için söyle, bu mertebeye ne ile eriştin? Buyurdu ki:
-Dinimi dünyaya tercih ettim. Ahiret için, Allah rızasını seçtim. Her zaman Allahü teâlânın hakkını üstün tuttum, her işimde sadece Allahü teâlânın rızasını gözettim ve bunun dışına asla çıkmadım.
Aynı şekilde Hazret-i Ömer’e sordular. Buyurdu ki:
-Allahü teâlâ dilerse bir kulunu aziz eder dilerse zelil eder. Bunu hiç unutmadım.
Hazret-i Osman’a sordular. O da buyurdu ki:
-Kur'ân ve Sünnete uydum. Allahü teâlânın her şeyime vâkıf olduğunu hiç unutmadım.
Hazret-i Ali de aynı suale şöyle cevap verdi:
-Cihad ile eriştim... 30 yıl mücahede kılıcı ile ve haşyet zırhıyla ve vera kalkanı ile, taat ve ibadet oku ile, gönül kapısında oturdum. Allahü teâlânın rızasından başka hiçbir şeyi, gönlüme koymadım, hatırıma getirmedim...

Kavmi, Hazret-i Musa’ya, "Allahü teâlâ neden razı ise, onu yapalım" dediler. Vahiy geldi: "Benden razı olursanız, sizden razı olurum." Allah’tan razı olan, Onun emirlerine uyar ve yasaklarından kaçarak Onun takdirine razı olur, böylece yüksek derecelere kavuşur...

İmam-ı Ebu Yusuf’un oğlu ölünce, talebesine, "Defin işini siz yapın. Ben hocamın [İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin] dersine gidiyorum" dedi...

Kendisini vefatından sonra rüyada Cennetin yüksek derecelerinde gördüler. "Bu ne ihtişam, nasıl kavuştun?" dediler. O da, "İlme, ilim öğrenmeye ve öğretmeye olan sevgim ile" buyurdu.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Kıyamette, sorgusuz sualsiz uçarak Cennete gidenlere melekler, (Bu dereceye nasıl kavuştunuz) dediler. (İki hasletimiz vardı. Yalnızken de günah işlemeye utanırdık ve Allahü teâlânın verdiği az rızka razı olurduk) dediler." [İbni Hibban]

Kadın evliyadan Râbia-i Adviyye hazretlerinin tevekkülü o dereceye ulaşmıştı ki; "Gök tunç olsa, yer demir kesilse, gökten bir damla yağmur düşmese, yerden bir bitki bitmese ve dünyadaki bütün insanlar benim çocuğum olsa, Allahü teâlâya yemin ederim ki onlara nasıl bakacağım düşüncesi kalbime gelmez. Çünkü, Allahü teâlâ hepsinin rızkını vereceğini bildirmiş ve üzerine almıştır" buyururdu... 

Bu mübarek hanıma "Bu yüksek derecelere ne ile kavuştunuz?" diye sorduklarında; "Beni ilgilendirmeyen her şeyi terk ve ebedî olanın yani Allahü teâlânın dostluğunu istemekle" buyurdu.