Sebebe yapıştıktan sonra tevekkül edilir
19/12/2023 Salı Köşe yazarı V.T
Muhammed Cân hazretleri evliyânın büyüklerindendir. İlim
tahsîlini tamamladıktan sonra, büyük İslâm âlimi Abdullah-ı Dehlevî'nin
hizmetlerinde bulunarak, yüksek derecelere kavuştu. Gündüzleri hocasının
hizmetinde bulunur, geceleri de şehir dışına çıkıp, Şeyh Kutbüddîn Bahtiyâr-ı
Kâkî hazretlerinin türbesine giderek orada sabaha kadar ibâdet ile meşgûl
olurdu.
Bir
kimsenin çocuğu çok hastalanmış ve yaşama ümîdi kalmamıştı. Son çâre olarak,
şifâ niyetiyle, Şeyh Kutbüddîn Bahtiyâr hazretlerinin kabr-i şerîfine
götürdüler. Gece olunca oraya Şeyh Muhammed Cân hazretleri geldi. Türbenin
içinde ibâdet ve tefekkürle meşgûl oldu. O zaman hasta çocuğun babası, çocuğu,
Muhammed Cân'ın karşısına oturtup kendisi de dışarıya çıktı. Muhammed Cân,
ibâdet ve murâkabesini tamamlayınca, hasta çocuğa nazar ve teveccüh ettiler.
Allahü teâlânın izniyle hasta çocuk derhal şifâ buldu.
Muhammed Cân, hocası olan Abdullah-ı Dehlevî'den icâzet alınca Hicaz'a gitti.
Ömrünü, insanlara Allahü teâlanın emir ve yasaklarını öğretmek, güzel ahlâk
sâhibi olmalarına çalışmakla geçirdi. Yüksek hâlleri, Sultan Abdülmecîd Hanın
annesinin kulağına varınca, Vâlide Sultan onun için Mekke-i mükerremede, dergâh
yapılmasını emretti. Bu dergâh yapılınca, Muhammed Cân, talebelerini
yetiştirmeye burada devâm etti. 1849 (H.1266) senesinde Mekke-i mükerremede
vefât etti. Bir sohbetinde buyurdu ki:
"Tevekkül, sebebe yapışmayıp, tembel oturmak değildir.
Çünkü böyle olmak, Allahü teâlâya karşı edepsizlik olur. Müslümanın meşrû olan
bir sebebe yapışması lâzımdır. Sebebe yapıştıktan ve çalışmaya başladıktan
sonra tevekkül edilir. Yâni istenilen şey, bunun hâsıl olmasına sebep olan
şeyden beklenilmez. Çünkü Allahü teâlâ sebebi, istenilen şeye kavuşmak için,
bir kapı gibi yaratmıştır. Bir şeyin hâsıl olmasına sebep olan işi
yapmayıp da, sebepsiz olarak gelmesini beklemek, kapıyı kapayıp pencereden
atılmasını istemeye benzer ki, edepsizlik olur. Allahü teâlâ ihtiyâçlarımıza
kavuşmak için kapıyı yaratmış ve açık bırakmıştır. Onu kapamamız doğru
değildir. Bizim vazifemiz kapıya gidip beklemektir. Sonrasını O bilir. Çok
zaman kapıdan gönderir. Dilediği zaman da pencereden atarak verir."