“Kıyâmet günü Kur’ân ehli çağırılır"

20/03/2019 Çarşamba Köşe yazarı V.T

Kur’ân-ı kerîmin yüceliği, yüksekliği, faziletleri sayıya gelmez. Sonu, sınırı yoktur.

 

İsmâil Mehâsinî hazretleri Hanefî mezhebi âlimlerindendir. Şam’daki Emeviyye Câmii’nin imâmı ve hatîbi idi. 1020 (m. 1611)’de Şam’da doğdu. 1102 (m. 1691)’de orada vefât etti.

Bu mübarek zat, bir vaazında buyurdu ki: Kur’ân-ı kerîmin yüceliği, yüksekliği, faziletleri sayıya gelmez. Sonu, sınırı yoktur. Çünkü Allahü teâlânın kadîm kelâmıdır. Onun üstünlüğü, Allahü teâlânın mahlûklarına üstünlüğü gibidir. Muâz bin Cebel’in (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

“Kıyâmet günü Kur’ân ehli çağırılır. Her birine taç takılır. Her tacın yetmiş bin rüknü vardır. Her bir rükünde kırmızı yakut vardır. Günlerce gidilecek uzak mesafelere ışık verir. Sonra ona (Razı oldun mu?) denir. 'Evet' der. Dâima onunla olan Kirâmen kâtibîn melekleri (Yâ Rabbî! Daha ver) derler. Allahü teâlâ, (Ona kerâmet elbisesini giydirin) buyurur. Giydirirler. Sonra yine (Razı oldun mu?) denir. 'Evet' der. Kirâmen kâtibîn melekleri yine, (Yâ Rabbî! Ziyâde et) derler. Kur’ân ehline 'Sağ elini aç' derler. Allahü teâlânın Rıdvan’ından doldurulur. Sol elini aç denir. Ona Huld’dan doldurulur. Sonra (Razı oldun mu?) denir. 'Evet' der. Yine Kirâmen kâtibîn melekleri, (Yâ Rabbî! Daha fazla ver)  derler. Hak teâlâ (Ona Rıdvânı’mı ve Huld’ümü verdim) buyurur. Sonra ona güneş gibi nûr verilir. Yetmiş bin melek onu Cennete uğurlarlar. Kur’ân ehli, Rabbini tenzih ve tesbih eder. Cennete götürürler. Her harf için bir hasene, her hasene için bir derece verilir, iki derece arası yüz senelik mesafedir. Sonra Kur’ân-ı kerîm ehline, (Dünyâda okuduğun gibi tertîl ve rikkat üzere oku! Ve yüksel! Menzilin, okuyacağın son âyetin yanındadır) denir. Okur ve yükselir. Nihâyet Kur’ân-ı kerîm, onu inciden yapılmış bir odaya götürür. Birinci kapıdan yetmiş bin melek girer. Hepsi güzel yüzlüdür, güzel kokuludurlar. Hepsinin elinde birer hediye vardır. Her biri, (Allahü teâlânın sana selâmı vardır. Bu hediyeyi de sana gönderdi) derler ve (Sabrınıza karşı size selâm olsun...) âyet-i kerîmesini okurlar. Sonra ikinci kapıdan yüzkırk bin melek girer. Her birinde Rablerinin birer hediyesi vardır. Evvelki kapıdan girenlerin söylediği gibi söylerler. Sonra üçüncü kapıdan ikiyüzseksen bin melek girer. Böylece her kapıdan, bir evvelki kapıdan giren meleğin iki katı kadar girer. Sonra bu Kur’ân-ı kerîm ehlinin ebeveyni getirilir. Bunlara, oğulları sebebiyle çok ikram olunur. Bunlar, (Bize bu ikram neden oluyor?) diye sorarlar. (Çocuğunuza Kur’ân-ı kerîmi öğrettiğiniz için) diye cevap verilir, buyuruldu."

Kur’ân-ı kerîmin yüceliği, yüksekliği, faziletleri sayıya gelmez. Sonu, sınırı yoktur.

 

İsmâil Mehâsinî hazretleri Hanefî mezhebi âlimlerindendir. Şam’daki Emeviyye Câmii’nin imâmı ve hatîbi idi. 1020 (m. 1611)’de Şam’da doğdu. 1102 (m. 1691)’de orada vefât etti.

Bu mübarek zat, bir vaazında buyurdu ki: Kur’ân-ı kerîmin yüceliği, yüksekliği, faziletleri sayıya gelmez. Sonu, sınırı yoktur. Çünkü Allahü teâlânın kadîm kelâmıdır. Onun üstünlüğü, Allahü teâlânın mahlûklarına üstünlüğü gibidir. Muâz bin Cebel’in (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

“Kıyâmet günü Kur’ân ehli çağırılır. Her birine taç takılır. Her tacın yetmiş bin rüknü vardır. Her bir rükünde kırmızı yakut vardır. Günlerce gidilecek uzak mesafelere ışık verir. Sonra ona (Razı oldun mu?) denir. 'Evet' der. Dâima onunla olan Kirâmen kâtibîn melekleri (Yâ Rabbî! Daha ver) derler. Allahü teâlâ, (Ona kerâmet elbisesini giydirin) buyurur. Giydirirler. Sonra yine (Razı oldun mu?) denir. 'Evet' der. Kirâmen kâtibîn melekleri yine, (Yâ Rabbî! Ziyâde et) derler. Kur’ân ehline 'Sağ elini aç' derler. Allahü teâlânın Rıdvan’ından doldurulur. Sol elini aç denir. Ona Huld’dan doldurulur. Sonra (Razı oldun mu?) denir. 'Evet' der. Yine Kirâmen kâtibîn melekleri, (Yâ Rabbî! Daha fazla ver)  derler. Hak teâlâ (Ona Rıdvânı’mı ve Huld’ümü verdim) buyurur. Sonra ona güneş gibi nûr verilir. Yetmiş bin melek onu Cennete uğurlarlar. Kur’ân ehli, Rabbini tenzih ve tesbih eder. Cennete götürürler. Her harf için bir hasene, her hasene için bir derece verilir, iki derece arası yüz senelik mesafedir. Sonra Kur’ân-ı kerîm ehline, (Dünyâda okuduğun gibi tertîl ve rikkat üzere oku! Ve yüksel! Menzilin, okuyacağın son âyetin yanındadır) denir. Okur ve yükselir. Nihâyet Kur’ân-ı kerîm, onu inciden yapılmış bir odaya götürür. Birinci kapıdan yetmiş bin melek girer. Hepsi güzel yüzlüdür, güzel kokuludurlar. Hepsinin elinde birer hediye vardır. Her biri, (Allahü teâlânın sana selâmı vardır. Bu hediyeyi de sana gönderdi) derler ve (Sabrınıza karşı size selâm olsun...) âyet-i kerîmesini okurlar. Sonra ikinci kapıdan yüzkırk bin melek girer. Her birinde Rablerinin birer hediyesi vardır. Evvelki kapıdan girenlerin söylediği gibi söylerler. Sonra üçüncü kapıdan ikiyüzseksen bin melek girer. Böylece her kapıdan, bir evvelki kapıdan giren meleğin iki katı kadar girer. Sonra bu Kur’ân-ı kerîm ehlinin ebeveyni getirilir. Bunlara, oğulları sebebiyle çok ikram olunur. Bunlar, (Bize bu ikram neden oluyor?) diye sorarlar. (Çocuğunuza Kur’ân-ı kerîmi öğrettiğiniz için) diye cevap verilir, buyuruldu."