Ramazân ayı yaklaşırken imsâk konusu -1-
20/04/2020 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Bugün ve yarınki makâlelerimizde inşallah, başlıktaki konuyla
ilgili bazı bilgiler arz etmek istiyoruz...
Biz, dînî konularda, Edille-i Şer’iyyeyi esâs alıyoruz. Her söylediğimizin
ve yazdığımızın âhirette hesâbını vereceğimizi düşünerek, söz söylemeye ve yazı
yazmaya çalışıyoruz. Bugün ve yarınki makâlelerimizde inşallah, başlıktaki
konuyla ilgili bazı bilgiler arz etmek istiyoruz...
1- İlk dönem Meclis’te yer alan “Şer’iyye ve Evkâf Nezâreti”nden
sonra, Diyânet İşleri Riyâseti, 1924 yılında tesîs edilmiştir. Bu târihten
itibâren, son Başkan'a kadar, Diyânet İşleri Reîsliği makâmına 17 başkan gelip
geçmiştir. İlk 12 Reîs zamanında, imsâk vakitleri, bugünkünden 20
dakika önce idi; ama 1982’de namaz vakitlerinin ve imsâkin değiştirilmesi
karârı alındı.
2- 1949 yılında Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki’nin
talimâtıyla, Kandilli Rasathânesinin kurucusu Prof. Fatîn Gökmen başkanlığında
[Prof. Dr.] Kâmil Mîrâs, İstanbul Müftüsü Ömer Nasûhî
Bilmen, Eyyüp Müftüsü İsmâîl Habîb Erzen ve Muvakkit Yûsuf
Ziyâ Gökçe’den oluşan bir ilmî komisyon, “İmsâk”in belirlenmesi
için, -19º’yi esâs almıştır. Ancak D. İ. Başkanlığı, 1982
yılında, imsâk vaktinden temkîni kaldırdığı sırada, güyâ “İslâmın
kolaylaştırma ilkesi” doğrultusunda, -19º yerine, güyâ “bilimsel
bir kriter” olan -18º’yi benimsemiştir.
3- 1958 senesinde, Diyânet İşleri Başkanlığı’nca neşredilen
namaz vakitlerinin yanlış olduğunu yazan bir Gazete’nin Köşe yazarı’na
[Milliyet Gazetesi’nde Refî Cevat Ulunay’a] verilen cevapta aynen
şöyle denilmiştir:
“... İmsâk vaktine gelince: Yazınızda, ‘gerek İngilizler, gerek
Amerikalılar, gerek Fransızlar, bu vakti, güneşin -18 derece ufkun altında
bulunduğu zaman olarak kabul etmişlerdir’ diyorsunuz.
Acabâ Hıristiyân olan bu üç milletin, imsâk vaktinde hangi ibâdetleri var
ki, imsâk vakti için, böyle bir dereceyi esâs olarak kabul etsinler?
Böyle yapmış olsalar dahî, İslâm hey’etşinâsları (İslâm astronomi
mütehassısları) tarafından mezkûr vakit (imsâk vakti), İslâmî
kâidelere göre takdîr edilmişken, bu husûsta yabancılara uymak mecbûriyeti
nereden çıkıyor?
İmsâk vakti, mebde-i fecrin tulû ânıdır (yani doğu ufkunda
beyâzlığın bir nokta hâlinde görüldüğü zamândır). Hey’etşinâsân-ı
sâbıkamız (evvelce gelen bütün İslâm astronomi mütehassıslarımız), bu
ânın, -19 derece inhitât-ı şemse tevâfuk eylediğini (ufkun altında -19
derece olduğunu) kabul etmişlerdir.
Demek ki İslâm hey'etşinâslarının (İslâm astronomi mütehassıslarının), imsâk
vakti için kabul ettikleri derece -18 derece değil, -19’dur. Namaz
vakitlerinin, bu dereceye göre hesaplanması lâzımdır ve takvîmimizdeki hesaplar
buna göredir.”
Bundan sonra, D. İ. Bşk.nın yazısında, “İmsâk vaktinin formülünü bildiriyoruz. Hesâbı, buna (-19 dereceye) göre yapınız veya yaptırınız. Netîcede takvîmde yazılı vaktin doğru olarak çıktığı görülecek ve boş yere zihinlerin bulandırıldığı anlaşılacaktır” denilmiştir. [Yarın da inşâallah, bu mühim konuya devam edelim.]