"Ona itâat etmememin neticesi azledilmiştim!"

20/08/2022 Cumartesi Köşe yazarı V.T

"Ali Ömerî hazretleri âdeti üzere bâzı mühim şeyleri benim de yapmamı istemişti. Ancak!.."

 

Şeyh Ali Ömerî hazretleri Osmanlı evliyâsının büyüklerindendir. Hazret-i Ömer bin Hattâb'ın soyundandır. 1814 (H. 1229)’da Şam’da doğdu. 1904 (H.1322) senesi Trablusşam'da vefât etti. Sultan 2. Abdülhamid Han kendisini İstanbul’a davet edip çok iltifatlarda bulunmuştur. Çok kerametleri görüldü. Yûsuf Nebhânî hazretleri anlatır:
"Bir zaman Lazkiye şehrinde cezâ mahkemesi reisi idim. İstanbul'dan bir mektup geldi. Mektubu Ahmed Cevdet Paşa yazmıştı. Mektupta Şam'a mahkeme reisi olarak tâyin edildiğimi, birkaç güne kadar imzâdan çıkacağını ve telgrafla tarafıma bildirileceğini yazıyor ve sevinmem gerektiğini haber veriyordu...

Bunun üzerine Şeyh Ali Ömerî hazretlerine durumu bildiren bir mektup yazdım. Cezâ Mahkemesi Reisi olarak Şam'a tâyin edilmekte olduğum haberini verdim. Bu işin hangisinin hakkımda hayırlı olduğunu sordum. Zîrâ Lazkiye'de rahattım...

Çok geçmeden mektubuma cevap geldi. Ali Ömerî hazretleri gönderdiği mektubunda; "Sen, Şam'a tâyin edilmeyecek, yerinde kalacaksın. Üzülme!" diyordu...

Daha sonra İstanbul'dan bir mektup aldım. Dostum Ahmed Paşa tâyinimin durduğunu, bir başkasının tâyininin yapıldığını bildiriyor ve hayırlısının olmasını yazıyordu...

Şeyh Ali Ömerî hazretlerinin bereketiyle olduğum yerde kaldım. Bu, onun kerâmeti idi."

Haznedâr Mahmûd Ağa anlatır: "Bir zaman Trablusşam Emniyet Amiri Binbaşı Osman Ağa idi. Ben o zaman devlet memuriyetinde değildim. Ali Ömerî hazretlerini ziyârete gittim. Bana;

-Seni yakında Osman Ağa'nın yerine tâyin edeceğiz, dedi. Ben de;

-Efendim! O kişi vefât etmeden yerine geçmem mümkün değil, dedim. Bana;

-O vefât edecek, sonra sen onun yerine geçeceksin, buyurdu...

Hakîkaten çok geçmeden Osman Ağa vefât ediverdi. Hâlbuki sıhhati yerinde idi. Ben de Osman Ağa'nın yerine geçip emniyet âmiri oldum. Vazîfeye başladım...

Ali Ömerî hazretleri âdeti üzere bâzı mühim şeyleri benim de yapmamı istedi. Bunlar oraya göç etmiş bâzı kimselerin birtakım ihtiyaçlarının âcilen karşılanması idi. Emirlerini derhâl yerine getirdim. Fakat bu iş uzayınca bıktım ve onun emirlerini geri çevirmeye başladım. Çok geçmeden sebepsiz yere azledildim. Bunun ona itâat etmememin netîcesi olduğunu anladım."