Resûlullah'ı methetmek her Müslümanın vazifesidir

20/11/2018 Salı Köşe yazarı R.A

Resûlullahı (aleyhis-salâtü ves-selâm) övmek, çok sevaplı bir iştir. Resûlullah Efendimizi (aleyhis-salâtü ves-selâm) öven çeşitli Mevlid Kasîdeleri vardır.
 
Asr-ı seâdette, Resûlullah Efendimizi (aleyhis-salâtü ves-selâm) medheden / öven şâirler vardı. Onlar Câmide [Mescid-i Nebevî'de], Resûlullahı öven ve kâfirleri kahreden şiirler okurlardı.
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), bunlardan Hassân bin Sâbit (radıyallahü anh)'in şiirlerini çok beğenirdi; hattâ bu şâir için, Mescid-i Nebevî'de bir minber bile koydurmuştur. O, bu minbere çıkar, Resûlullahı över, düşmânlarını kötülerdi. Resûlullah Efendimiz de (aleyhis-salâtü ves-selâm): “Hassân’ın sözleri, düşmânlara oktan daha tesîrlidir” buyururdu.
Resûlullahı (aleyhis-salâtü ves-selâm) övmek, çok sevaplı bir iştir. Resûlullah Efendimizi (aleyhis-salâtü ves-selâm) öven çeşitli Mevlid Kasîdeleri vardır. Kasîdelerin, asr-ı saâdetten sonra yazılmış olması, onun bidat olmasını gerektirmez. Çünkü Resûlullah’ı övmek ibâdettir. Her zaman O’nu övücü kasîdeler, yazılar yazılabilir. Onları da okumak bidat değil, sevap olur. 
          ***
Şunu kesinlikle ifâde edebiliriz ki, târih boyunca, hayâtı, doğduğu andan itibâren, en ince teferruâtıyla (sadece yıllar ve aylar itibarıyla değil, haftalar, hattâ günlere varıncaya kadar) ortaya konulan zât, şüphesiz ki, âlemlere rahmet olarak gönderilen, kâinâtın baş tâcı Sevgili Peygamberimizdir.
“Delâilü'n-Nübüvve” ve “Şevâhidü'n-Nübüvve” kitapları, Peygamber Efendimizin Peygamberliğinin delillerinden; “Sîret-i Nebeviyye” ve “Meğâzî” kitapları, onun hayâtından ve harblerinden; “el-Hasâis” kitapları, onun fazîletlerinden ve mucizelerinden; “Şemâil-i Şerîfe” kitapları, fiziki yapısından; “Peygamberler Tarihi” ile “İslâm Târihi” kitapları ve Ansiklopediler ise, umûmî hayâtından bahsetmektedirler.
Burada onu, bütün teferruâtıyla anlatmak elbette ki mümkün değildir. İşin zor bir tarafı daha vardır. Kendisinden bahsettiğimiz zât, alelâde bir insan değil, çok müstesnâ bir şahsiyettir. Zîrâ, âlemlere rahmet olarak gönderilen, kâinâtın baştâcı, iki cihân güneşi, ebedî rehberimiz, varlığımızı ve kurtuluşumuzu kendisine borçlu olduğumuz Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ (aleyhisselâm) hakkında söz söylemek, yazı yazmak aslında bizim gibi âcizlerin haddi değildir.
[Cenâb-ı Hak, hepimizi onun  yüksek şefâatine nâil eylesin ve Cennet’te onunla beraber olmamızı nasip buyursun.]