"Şu tabutun içindeki sen olabilirdin!.."
21/02/2020 Cuma Köşe yazarı A.D
Gaflet içinde olanlar; dâima başkalarının cenazelerini göreceklerini
ve kendilerinin ölmeyecekmiş gibi kalacaklarını sanarak gafletleri artar.
Basiret sahipleri için cenaze, ölü bir ibret levhasıdır. Cenazelerde
hatırlatmak ve gaflette olanları uyarmak vardır. Ne yazık ki, gaflettekiler
dâima başkalarının cenazelerini göreceklerini ve kendilerinin ölmeyecekmiş gibi
kalacaklarını sanarak gafletleri artar. Kendilerinin de tabuta girip
taşınacaklarını hesaba katmazlar. Bunu düşünseler de, çok daha sonra olacağını
sanırlar. Tabutlarda taşınan dostlarının da, hayatta iken aynı görüş ve
düşüncede olduklarını akıllarına getirmezler. Hâlbuki onların bu zanları boşa
çıktı. Bir tabutun geçtiğini gören kimseye yaraşan, tabut içerisinde kendisini
farz etmesidir. Çünkü mutlak surette kendisi de oradan geçecektir.
Ölümün her an geleceğini düşünmelidir. Sıhhatin, gençliğin ölüme mâni
olmadıklarını hatırdan çıkarmamalıdır.
Ebû Turâb-ı Nahşebî hazretleri buyuruyor ki: "Bugünü
düşünürüm, dün geçti, yarın var mı?/Gençliğe de güvenmem, ölen hep ihtiyar
mı?"
Can verme acısı, dünya acılarının hepsinden daha acıdır. Fakat, âhiret
azaplarının hepsinden daha hafiftir. Mümin, ruhunu teslim edeceği vakit, rahmet
meleklerini, Cennet hûrilerini görüp, onların zevki ile can verme acısını
duymaz. Ruhu tereyağından kıl çeker gibi, kolay çıkar. Nimetlere kavuşur.
Her Müslümanın, ölüme hazırlanması lâzımdır. Bunun için de, tövbe etmeli,
kul hakkı altında kalmamaya dikkat etmelidir. Kimseye kötülük yapmamalı,
herkesi tatlı dil ve güler yüz ile karşılamalı, kalp kırmamalı, kimse ile
münakaşa etmemelidir. Allahü teâlânın haklarını da ödemek lâzımdır. Bu hakların
en mühimi, İslâmın beş şartını yerine getirmektir...
***
Padişahın birisi çölden geçiyormuş. Dört direk üstü bez bir çardağın içinde
birisi yatıyor. Adam, padişahı görünce ayağa kalkmamış. "Sen neden
kalkmadın, beni tanımadın mı?" diye sormuş padişah. Adamcağız, "Tanıdım" demiş.
"Peki, neden kalkmadın ayağa?" deyince, derviş "Neden
kalkayım ki, sen de zavallı bir kulsun, ben de. Senden kimin menfaati varsa, o
seni görünce ayağa kalksın" diye cevap vermiş.
Padişah afallamış, "Sen hikmet ehli, ermiş birisine benziyorsun; peki
bana ne nasihat verirsin?" demiş. Derviş, "Arkana bak!" demiş.
Padişah dönüp bakıyor, ancak arkasında kimse yok! "Kimse yok ki"
deyince, derviş "İşte senin gören gözlerin farklı görüyor!" demiş.
Padişah "Peki sen kimi görüyorsun?" deyince, derviş şu ibretli cevabı
vermiş:
"Azrail aleyhisselamı görüyorum, senin ölüm saatini, tık tık
işletiyor, sayıyor!.."