"Riyadan ve gösterişten kurtulanlar ihlaslıdır..."
21/03/2020 Cumartesi Köşe yazarı V.T
En faydalı doğru söz, Allahü teâlânın rızâsı için nefsinin
ayıplarını kabul ve tasdîk etmektir.
Dîvitçizâde Mehmed Efendi Celvetî şeyhlerindedendir. Üsküdar'da doğdu.
Medrese tahsilini tamamlayıp bir süre müderrislik yaptıktan sonra ilmiye mesleğinden
ayrılarak Aziz Mahmud Hüdâyî’nin halifelerinden Mehmed Fenâî Efendi'ye intisap
etti. Üsküdar'da Şeyh Camii Tekkesi'ne postnişin tayin edildi. 1090 (m.
1679)’da vefat etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:
En faydalı korku, insanı günahlardan, Allahü teâlânın beğenmediği şeylerden
alıkoyan, kaçırılan âhiret işlerine üzüntüyü çoğaltan, onu, kalan ömrü ve son
nefesindeki durumu hakkında düşünmeye sevk eden korkudur.
En faydalı ümit, sâlih amel yapmayı kolaylaştırandır. Hak olan iş,
insanlara adâletle muâmele, insanın kendisi için istemediğini başkaları için de
istememesi, kendisinden aşağıda olanın hak olan sözünü kabul etmesidir.
En faydalı doğru söz, Allahü teâlânın rızâsı için nefsinin ayıplarını
kabul ve tasdîk etmektir.
En faydalı ihlâs, riyadan ve gösterişten kurtulmaktır.
En faydalı hayâ, hoşuna giden bir şeyi Allahü teâlâdan isteyip, sonra
da, O’nun rızâsına uygun olmayan işi yapmamaktır.
En faydalı şükür, yapılan günahları Allahü teâlânın gizleyip, hiçbir
kuluna bildirmediğini, bilmektir.
En tehlikeli günah, kişinin Allahü teâlâ ve Resûlünün (sallallahü aleyhi ve
sellem) bildirdiği şekilde değil de, kendi kafasına göre, böyle yaparsam,
Allahü teâlâ benden râzı olur deyip, hâlbuki Allah ve Resûlünün emirlerine
muhalif olan bir işi yapmasıdır. Bu bakımdan Resûlullahın bildirdiği şekilde
ibâdet ve tâatte bulunmak lâzımdır. Bu da İslâmiyeti öğrenmekle mümkündür.
Dînini lâzım olduğu kadar öğrenmeyen kimse, dînî vazîfelerini yaparken kendi
kafasına göre dînini yaşamaktan kurtulamaz. Bu ise, insanı, huzûr-u ilâhide
mesûl olmaya götürür. İnsanın günahından korkması tâat (Allahü teâlânın
beğendiği bir şey), korkmaması ise masiyettir (günahtır). En şiddetli günah,
bir masiyetin masiyet olduğunu bilmemektir! Bundan daha kötüsü de, masiyet
olan bir şeyi, tâat olarak bilmektir. Onun için dîni bilgileri lâzım olduğu
kadar mutlaka bilmek lâzımdır.
"Bir kimse bir günahı yapıp, sonra onu gözünün önüne getirip, ölünceye
kadar, 'Ben Rabbimin emrine niçin karşı geldim, niçin bu günahı
işledim' diye pişman olup, bir daha öyle bir günaha dönmemesidir”
buyurdu. İşte bu, tövbe-i nasûh, yani bir daha günaha dönmemek üzere
yapılan tövbedir.