İslâmiyetin tüm isteklerinde tam kolaylık gözetilmiştir...
21/03/2022 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Gönülden inanmanın
alâmeti vardır. Bu alâmet, İslâmiyetin emirlerine sarılmaktır...
Abdülgafûr Müşâhidî,
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin halîfelerindendir. Bağdad'da yaşadı. İlk
önce Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin halîfesi Abdullah Hayderî'nin, sonra
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin yüksek sohbetleriyle şereflenip hizmet ve huzûrunda
bulundu, kendisine hilâfet verildi. Bir sohbetinde şunları anlattı:
Allahü teâlânın nîmetlerinin
en kıymetlisi, bütün emirlerinde kolaylık göstermesidir. İslâmiyetin bütün
isteklerinde tam kolaylık gözetilmiştir. Meselâ yirmidört saat içinde, yalnız
onyedi rekât namaz kılmayı emir buyurmuştur. Bunun hepsi, bir saat sürmez. Bunu
kılarken de, en kolay olanı okumayı kabûl etmektedir. Ayakta kılamayanın,
oturarak kılmasına izin vermiştir. Oturarak kılamayan, yatarak kılabilir. Rükû
ve secdeleri yapamayan, îmâ ile, işaret ile kılabilir demiştir...
Abdest almak için su
kullanamayana, toprak ile teyemmüm etmesine izin vermiştir. Zekât için de,
malın yalnız kırkta birini fakirlere ayırmıştır. Bunu da, yalnız ticâret
eşyasından ve çayırda parasız otlayan, dört ayaklı hayvanlardan emretmiştir.
Ömründe bir kere hac etmeyi farz etmiştir. Bu da yalnız, yol parası olanlara ve
yol tehlikesiz olduğu zaman farz olmaktadır...
Sayılamayacak kadar
çok şeyleri helâl etmiş, izin vermiştir. Yiyecek, içecek ve kumaşlardan çoğunu
mubâh etmiş, pek azını haram kılmıştır. Haram etmesi de, kullarının iyiliği
için olmuştur. Acı, zararlı, kötü olan şarabı yasak etti ise de, buna karşılık
çeşit çeşit tatlı, güzel kokulu, faydalı şerbetleri mubâh etmiştir. Meyve
suları, târçın, karanfil ve çiçek suları hep helâldir. Bunların hepsi
faydalıdır. Acı, yakıcı, keskin ve aklı giderici ve çok tehlikeli olan bir şey,
o güzel kokulu şerbetlere benzeyebilir mi? Onun haram olması ve Allahü teâlânın
beğenmemesi, bunların ise helâl olup, Allahü teâlânın râzı olması da ayrıca bir
farktır. İnsâfsız, taş yürekli bir kimse, bu kadar çok kolaylığı, güç ve ağır
yük görürse, kalbinin bozuk olduğunu göstermiş olur...
Kalbin hasta, bozuk olması demek, Peygamberlerin getirdikleri bilgilere, tâm inanmaması demektir. İnanmaları, görünüştedir. İçten inanmış değildir. Gönülden inanmanın alâmeti vardır. Bu alâmet, İslâmiyetin emirlerine sarılmaktır. İslâmiyeti beğenmeyenlerin, ona uymak istemeyenlerin Müslüman olduklarını söylemelerine inanılmaz. Bunlara (Münâfık) denir.