Oruç tutmakla melekler gibi oluyoruz...
21/03/2024 Perşembe Köşe yazarı S.A
Rabbimize şükrümüzü hakkıyla yapmamız mümkün değildir. Nimetlerin O'ndan
olduğunu bilmemiz kâfidir...
Rabbimizin, üzerimizdeki nimetleri sayılamayacak kadar çoktur. İçinde
bulunduğumuz bunca nimetleri biz istemedik, böyle bir talebimiz de olmadı. Bizim
bunlara muhtaç olduğumuz, bunlarsız yapamayacağımız bilindiği için ihsan
edildi. Biz bilsek de bilmesek de hakikat budur... Evet, nimetler içinde
yüzüyoruz... Peki, kavuştuğumuz bunca nimete şükredebiliyor muyuz? İtiraf
edelim ki hayır. Rabbimiz de; "Şükreden kullarım azdır" buyuruyor.
Şükretmiyorsak veya az şükrediyorsak bunun birçok sebebi var: Birincisi
bedâva bulduğumuz ve hiç eksik olmayan nimetlerini nimet olarak görmemeye
başlıyoruz.
Hava, büyük nimet. O olmazsa, hayatta kalmamız mümkün olmaz. Yeryüzünden
hava çekilse çok değil, on dakika sonra hepimiz ölürüz. Havayı yaratan, her
dakika hayatımızı kurtarıyor. Ne kadar şükretsek yine de azdır.
Oksijenin ne kadar büyük nimet olduğunu, havasız kaldığımızda anlarız.
Birisi boğazımızı sıkarsa veya sauna gibi havasız yerde uzun kalırsak o zaman
havanın kıymetini anlarız.
Sıhhatin güzelliğini, sabahlara kadar sancılar içinde kıvrananlar bilir.
Gözün değerini âmâ olanlar anlar. Kulağın kıymetini de sağır olanlar takdir
eder.
Bir fakir hocasına dert yanar; çok fakir olduğunu, hiçbir şeyinin
olmadığını söyler. O da, ona sorar; sana deseler ki, gözlerinin karşılığı sana
on bin dirhem verseler razı mısın? Hayır diye cevap verir. Sağır olursan on
bin, ona da hayır der. Dilsiz olsan, konuşamasan on bin dirhem ona da hayır,
ellerin ve ayakların felç olursa on bin. Ona da razı olmaz. Aklını kaçırsan bir
on bin daha verseler ister misin sorusuna da şöyle cevap verir:
-Aklımı kaybettikten sonra parayı ne yapacağım!..
Bunun üzerine hocası der ki; Allah'tan korkmuyor musun? Üzerindeki
nimetlerin birkaç tanesi bile, elli bin dirhem kıymetinden fazladır, nasıl
fakirlikten şikâyet edebilirsin?
Hürriyetin değerini hapistekiler anlar. Hayatın kıymetini mevtâlar bilir.
Hiçbir mevta yoktur ki, hayata bir gün dahi olsa dönmeyi istemesin. Salih âmel
işleyenler, daha çok sevap kazansınlar, dereceleri daha çok yükselsin diye.
Azap içinde olanlar ise, tövbe etmek için dönmeyi çok arzu ederler ama bu imkân
hiç kimseye verilmemiştir ve verilmez de.
Su olmazsa yaşayamayız. Hayatımız onunla devam ediyor. Suyun ne kadar büyük
nimet olduğunu susadığımız zaman anlarız. Susamak da, oruçla, hele uzun ve
sıcak günlerde tutulan oruçla meydana gelir.
Oruç tutmakla melekler gibi oluyoruz. Malum onlar da yemezler, içmezler.
Rabbimize şükrümüzü hakkıyla yapmamız mümkün değildir.
Nimetlerin O'ndan olduğunu bilmemiz kâfidir...