Bir kimsenin saâdetine vesîle olayım derken!..
21/08/2022 Pazar Köşe yazarı V.T
"Kendi zan ve kafasına göre davranarak, başkalarını düzeltmeye çalışmak, fayda yerine zarar hâsıl edebilir!"
Şernûbî hazretleri
Osmanlı velîlerindendir. İsmi Ahmed bin Osman'dır. Mısır'ın Şernûb kasabasında
doğdu. Bir gece rüyâsında Peygamber efendimizi gördü. Peygamber efendimiz ona;
"Ey Ahmed!
İstanbul'da Şeyh Nûreddîn'e git, ondan tasavvuf ilmini öğren. Zîrâ kendisi bu
zamanda âriflerin reisidir" buyurdu.
Bu emir üzerine
İstanbul'a giden Şernûbî hazretleri Şeyh Nûreddîn'in huzûruna vardı. Onun
tarîkat silsilesi ise Seyyid İbrâhim Düsûkî'ye dayanır. Evliyâ bir zât olan
Şeyh Nûreddîn onu görünce; "Merhaba ey Peygamber efendimizin emri ile
gelen kimse! Merhaba ey derviş oğlu derviş!" buyurdu... Şeyh
Nûreddîn'in sohbet ve hizmetinde bulunarak tasavvuf yolunda ilerledi. İcazet ve
hilâfet vererek memleketine gönderdi.
Bir müddet sonra
talebelerinden birkaç kişi ile birlikte İstanbul'a gitmek üzere yola çıktı.
Mısır'ın Dimyat iskelesinden bir gemiye bindi. Günler süren bir yolculuktan
sonra Antalya civârında bir yere çıktılar. Bu sırada ağır hastalığa tutulan
Şernûbî orada vefât etti. O sabah erkenden vefât ettiği beldedeki câminin
imâmı, Şernûbî'nin vefât ettiği eve giderek; "Vefât eden Şeyh'in gaslini,
yıkamasını ben yapacağım. Çünkü dün gece rüyâmda Fahr-i kâinât efendimiz böyle
emir buyurdu" dedi. Cenazesini yıkayıp namazını kıldıktan sonra, câmi
yakınında bir yere defnettiler.
Bu mübarek zat
sohbetlrinde buyurdu ki:
"Tövbe, Müslüman
olsun olmasın, her akıllı kimsenin ihtiyâcı olan bir şeydir. Bir iş yapan ve
onun kötü olduğunu gören herkesin pişman olup, tövbe etmesi vâcib olur. Tövbe
etmezse kendine zulmetmiş olur."
"Üzerine farz
olan ilimlerden bir meseleyi öğrenmek insana, bütün dünyâdaki kazançların
hepsinden yapacağı ve ele geçireceği altın ve gümüşlerinden daha iyi ve
üstündür. Tövbe eden ve etmeyen herkese, ilim öğrenmekten daha iyi hiçbir şey
yoktur. İşlerin hepsi ilim ile doğru olur ve ilimsiz hiçbir iş yapılmaz."
"Tasavvuf büyükleri,
öyle zâtlardır ki, günahkâr, serserî, hırsız, bid'at sâhibi, yolunu şaşırmış
vs. kimseleri kendilerine benzetir, düzeltirler. Bu Allah adamlarının,
kendilerine has güzel koku ve renkleri olur. O kokuyu ve rengi tadan, onlara
benzer."
"Kendi zan ve kafasına göre davranarak, başkalarını düzeltmeye çalışmak, çoğu zaman fayda yerine zarar hâsıl edebilir. Bunun için çok dikkatli ve uyanık olmalı, bir kimsenin saâdetine vesîle olayım derken, o kimsenin-hattâ kendinin bile felâketine sebep olmamalıdır."