Herkesin huyu değişebilir...
21/09/2020 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Hiçbir kimsenin huyu, yaratılıştaki gibi kalmaz. Sonradan değişebilir.
Ahmed Çârpûrti hazretleri Şafiî fıkıh ve hadîs âlimlerindendir. 746 (m.
1345) senesinde vefât etmiştir. Tebrîz’de yerleşmiş, aklî ilimlerde mütehassıs
olmuştur. Buyurdu ki:
İnsan rûhu üç çeşittir. Bir kısmı iyi, ikincisi kötü yaratılmıştır.
Üçüncüsü, her ikisi de değildir. Fakat, sonradan her ikisi de olabilir.
Yaratılışı iyi olan insan azdır. Yaratılışta kötü olup, hep kötülük yapmak
isteyenler, daha çoktur. Kötüler arasında kötü, iyiler arasında iyi olabilen
kimselerin sayısı, öncekiler arasındadır dedi. Buna göre, bazı kimsenin huyu
değişebilir. Çok kimsenin ise değişmez.
Âlimlerin çoğuna göre, herkesin huyu değişebilir. Hiçbir kimsenin huyu,
yaratılıştaki gibi kalmaz. Sonradan değişebilir. Huylar değişmeseydi,
Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” getirdikleri dinler boş ve lüzumsuz olurdu.
Âlimlerin söz birliği ile koymuş oldukları terbiye ve ceza usûlleri abes
olurdu.
Bütün ilim adamları, çocuklarına ilim ve edeb vermiş ve terbiyenin fayda
sağladığı her zaman görülmüştür. O hâlde, huyun değiştiği güneş gibi
meydandadır. Şu kadar var ki, bazı huylar pek yerleşmiş, rûhun hâssası gibi
olmuştur. Böyle huyları değiştirmek, yok etmek pek güç olur. Böyle ahlâk,
ençok, câhil, kötü kimselerde bulunur. Bunu değiştirmek için ağır riyâzet ve
çok mücâhede lâzımdır.
Nefsin isteklerini yapmamak için çalışmaya “Riyâzet” denir. Nefsin istemediği şeyleri yapmağa “Mücâhede” denir. Cahiller, ahmaklar, huy değişmez diyerek, nefisle mücâhede ve riyâzet etmiyorlar. Kötü huylarını temizlemiyorlar. Böyle kabul edip de, herkes kendi havasına bırakılırsa, suçlulara ceza verilmezse, insanlık kötülüğe gider. Bunun için, Allahü teâlâ kullarına acıyarak, onları terbiye etmek, iyi ve kötü huyları öğretmek için Peygamberler “aleyhimüsselâm” gönderdi. Bu muallimlerin en yükseği olarak, habîbi olan Muhammed aleyhisselâmı seçti. O’nun dîni ile, önce göndermiş olduğu bütün dinleri değiştirdi. O’nun dîni, bütün dinlerin sonuncusu oldu. Böylece iyiliklerin hepsi, terbiye usûllerinin cümlesi O’nun parlak dîninde yer almıştır. Aklı olanların, iyiyi kötüden ayırabilenlerin, bu dinden elde edilmiş olan ahlâk kitaplarını okuyarak, öğrenerek ve işlerini buna göre düzenleyerek, dünyâda ve âhirette rahata ve huzûra, saadete, kurtuluşa kavuşması ve böylece aile ve cemiyet hayâtının düzenine yardım etmiş olması lâzımdır, insanın birinci vazîfesi de budur.