Haset ediyordu, ama…
21/11/2018 Çarşamba Köşe yazarı A.U
Seyyid Ahmed Bedevî hazretleri zamanında bir Müslüman, nedense “sû-i zan”da bulunurdu bu büyük velîye.
Hele onun doğum ve vefat tarihlerinde düzenlenen mevlid cemiyetlerinde iyice huzursuz olurdu.
Gerçi Müslümandı.
Biraz ilmi de vardı.
Ama “hasedinden” yapıyordu bütün bunları.
Tâ ki, silleyi yiyene kadar.
Nitekim bu kötü davranışları yüzünden gadabına uğradı bu zâtın.
Bütün ilimler hâfızasından silindi.
En basit şeyleri de bilemez oldu.
Kendi adını bile unuttu.
O vakit anladı hatâsını...
Kendi kendine;
"Ey ahmak nefsim! Büyük zâtlarda hatâ kusur aramak Müslümana yakışır mı? Böyle büyük bir insan dünyâya az gelmişken, sen nasıl bu zâta sû-i zan edersin. Sana yazıklar olsun" dedi.
Geldi nurlu türbesine.
Ve edeple diz çöküp;
“Efendim, bendeniz, utanmadan size sû-i zan ettim. Ama şimdi çok pişmânım. Himmet buyurun da, kurtulayım bu kötü hâlden” diye yalvardı.
O anda bir ses duydu.
Kabirden geliyordu.
“Ey kişi! Bu hâlden kurtulursun, ama bir daha yapmamak şartıyla” diyordu.
Bunu işitince;
“Peki efendim, söz, bir daha yapmayacağım” diye fısıldadı.
O anda kurtuldu o hâlinden.
Bilgiler geri geldi hâfızasına...