"Ben Ebû Bekir'in âzâtlısıyım"
21/11/2019 Perşembe Köşe yazarı A.U
Bir gün Peygamberimizin huzurunda Cebrâil aleyhisselâm da vardı. Böyle
zamanlarda Eshâb-ı güzîn oturmaz, ayakta dururlardı.
Yalnız bir kişi hariç.
O da Hazret-i Ebû Bekir’di.
O, meclise gelince otururdu.
Efendimiz, mânevî bir âleme dalmış hâldeyken, hazret-i Cebrâil’le hazret-i
Ebû Bekir işâretleştiler.
Birbirlerine bakıştılar.
Ve tebessüm ettiler.
Resûl-i Ekrem bu hâli gördü.
Hâliyle dikkatini çekti.
Ve hazret-i Cibrîl'e;
“Yâ kardeşim Cebrâil, Ebû Bekir’le böyle işâretleşmenizin hikmeti
nedir?" diye sordu.
Hazret-i Cibrîl;
“Bir şey yok yâ Resûlallah!" dedi.
Tekrar sordular.
Şöyle arz eyledi:
"Hak Sübhânehu ve teâlâ hazretleri, yeri ve göğü, Arş’ı ve Kürsî’yi,
Cennet ve Cehennemi yaratmadan evvel Cebrâil adında yetmiş bin melek yarattı.
Sonra bunlara sordu ki:
(Siz kimsiniz, ben kimim?)
Cevap veremediler.
Hepsini yok etti.
Sonra beni yarattı.
Aynı şeyi bana da sordu.
Ben de cevap veremedim.
Tam helâk olacaktım ki, Ebû Bekir'in rûhu imdâdıma yetişti.
Süratle yanıma gelip, Hak teâlânın suâline; (Yâ Rabbî! Sen
Hâlıksın, ben senin zayıf bir kulunum) diye cevap ver, dedi.
Aynısını söyledim.
Böylece kurtuldum.
İşte yâ Resûlallah, Allah hakkı için ben Ebû Bekir'in âzâtlı
kölesiyim, dedi.