''O, kalp ilimlerini benden iyi bilir..."
21/11/2022 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Bişr-i Hâfî hazretleri evliyânın meşhûrlarındandır. 767 (H.150)
senesinde Horasan'ın Merv şehrinde doğdu. 841 (H.227) senesinde Bağdât'ta vefât
etti... Gençliğinde kendisini oyun ve eğlenceye verdi. Bir gün eğlence
âlemlerinden sonra sarhoş ve bitkin olarak evine dönerken yolda üstünde Besmele
yazılı bir kâğıt buldu. İçi sızlayıp yerden aldı. Öpüp, çamurlarını silerek,
temizledikten sonra, güzel kokular sürüp, evinin duvarına astı...
O gece âlim ve velî bir zâta, rüyâda; "Git Bişr'e söyle!
İsmimi temizlediğin gibi seni temizlerim. İsmimi büyük tuttuğun gibi, seni
büyültürüm. İsmimi güzel kokulu yaptığın gibi, seni güzel ederim. İzzetime
yemin ederim ki, senin ismini dünyâda ve âhirette temiz ve güzel eylerim"
dendi. Bu rüyâ üç defâ tekrar etti...
O zât sabah Bişr-i Hâfî'yi arayıp meyhânede buldu. Mühim haberim
var diye içeriden çağırdı. Bişr geldiğinde; "Kimden haber
vereceksin?" dedi. "Sana Allahü teâlâdan haber vereceğim"
deyince, ağlamaya başladı. "Bana kızıyor mu, şiddetli azap mı
yapacak?" dedi. Rüyâyı dinleyince arkadaşlarına; "Ey arkadaşlarım!
Beni çağırdılar, bundan sonra bir daha beni buralarda göremeyeceksiniz"
dedi. O zâtın yanında hemen tövbe etti. Bu anda ayağında ayakkabı bulunmadığı
için, hiç ayakkabı giymedi. Sebebini soranlara, "Allahü teâlâya tövbe
ettiğim, günâh işlememeye söz verdiğim zaman yalın ayaktım. O zaman giymediğim
ayakkabıyı şimdi giymeye hayâ ederi" dedi.
Bağdât'ta, Ahmed bin Hanbel hazretleriyle görüştü. Süfyân-ı
Sevrî, Fudayl bin Iyâd ve İmâm-ı Mâlik hazretlerinin ilim meclislerinde ve
sohbetlerinde de bulunup onlardan feyz aldı. Hadîs ilminde güvenilir âlimlerden
olduğu gibi, tasavvufta da yüksek derecelere kavuştu. Ahmed bin Hanbel, Bişr-i
Hâfî'yi çok sever, devamlı yanına giderdi. Talebeleri; "Siz âlimsiniz.
Hadîste, fıkıhta, ictihadda ve bütün ilimlerde eşiniz yoktur. Niye Bişr-i Hâfî
gibi birini sık sık ziyâret ediyorsunuz?" dediklerinde; "Evet,
dediğiniz ilimleri ondan iyi bilirim. Fakat o, kalp ilimlerini benden iyi
bilir" derdi.
Bişr-i Hâfî; "Bir gün Bağdât'ta bir adam gördüm. Bin kırbaç dayak yediği hâlde hiç sesini çıkarmadı. Sonra kendisini cezâevine götürdüler. Peşini tâkib ettim ve niçin dövüldüğünü kendisinden sordum. Bir kadına âşık olduğundan bu hâle düştüğünü söyledi. Bu kadar dayak yediği hâlde neden ses çıkarmadığını sordum. Sevgilim bana bakıyordu, dedi. Bunun üzerine kendisine; "Ya Allahü teâlânın seni devamlı gördüğünü bilseydin hâlin nice olurdu?" dediğimde, hemen haykırarak yere düştü ve vefat etti" buyurdu.