Allah onları sever, onlar da Allah’ı...
22/01/2022 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Bir kimse, Allahü
tealayı, Resulünü ve evliyasını seviyorsa, bilsin ki onlar da kendisini
seviyor demektir.
Büyüklerle, Allah
adamlarıyla beraber olmak için, onları sevmek yeter. Ancak, hiçbir ibadet
yapmayan ve hiçbir günahtan sakınmayan büyükleri asla sevemez. Seven sevdiğine
itaat eder. Onlar gibi olamayız ama elimizden gelen gayreti göstermemiz
şarttır...
Hindistan evliyâsının
büyüklerinden Abdülaziz Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Cenab-ı Hakkın rızasına kavuşmak, şeytanın aldatmasından kurtulmak için,
silsile itibarıyla hocaları Resulullah efendimize dayanan bir evliyayı
sevmek, onun tarafından sevilmek gerekir. Hadis-i şerifte, (Evliyanın
kalbi nazargâh-i ilahidir. Böyle bir kalbde bulunana Hak teâlâ rahmet eder) buyuruluyor.
Böyle bir kalbe girdikten sonra, maksadına kavuşmadan ölen kimse, kurtuluşa
ermiş demektir; çünkü Kur'an-ı kerimde mealen, (Allah ve Resulüne
hicret etmek üzere evinden ayrılıp yolda iken ölen, maksadına varmış gibi
mükâfatlandırılır) buyuruluyor. [İmad-ül-İslam]
Kişi sevdiği ile beraber olur. Sevenler, sevdiklerini de beraberce götürürler.
Bir kimse, Allah’ı ve Onun Resulünü ve evliyasını seviyorsa, bilsin ki onlar da
kendisini seviyor demektir. Çünkü Kur'ân-ı kerimde mealen, (Allah onları
sever, onlar da Allah’ı sever) buyuruluyor. Allahü teâlâ, önce kendi
sevgisini bildirmiştir. Yani sevilmeyen sevemez. Şu hâlde sevilmeye layık olmak
için de İslam âlimlerinin bildirdiği yolda bulunmak gerekir.
"İnsan beşer,
durmaz şaşar" demişlerdir. Onun için tövbeyi hiçbir zaman terk
etmemek lazım. Rahmet kapılarının anahtarı tövbedir...
***
Cüneyd-i Bağdadi
hazretlerinin başka bir şehirde yaşayan sevenlerinden biri anlatır:
Bir gün pazarda gezerken bir güzel kadın görüp tekrar tekrar baktım. Sonra
pişman olup tövbe istigfar ettim. Akşam eve geldiğimde hanımım dedi ki:
-Efendi bugün yüzünüzü kararmış görüyorum, acaba nedendir?
Aynayı alıp baktım ki, hakikaten yüzüm kararmıştı. Neden olduğunu düşünürken
aklıma o kadına baktığım geldi...
O günden sonra bir
mağaraya çekilip günlerce gözyaşı döktüm, günahımın affı için Allahü teâlâya
yalvardım. Yine de huzurlu olamadım. Sonra hatırıma, büyük velî Cüneyd-i
Bağdadi hazretlerini ziyaret etmek geldi. Bağdat'a o mübarek zatın yanına
gittim. Evine varıp kapıyı çaldığımda, bana, "Gir ya Abdullah, sen pazarda
günah işle, biz Bağdat'ta istigfar edelim öyle mi?.." dedi.
İçeri girip, mübarek elini öpüp oturdum. Şaşırmış ve çok utanmıştım. Devamla
buyurdu ki:
- Pişmanlık, tövbe büyük nimettir. Kalbin imdadı olmadan uzuvların dinin emrine
uyması çok güçtür. Büyüklerin sevgisi olmayınca kalbin imdadı olmaz. Bunları
yapmak ancak Allah adamlarının işidir. Büyükleri seven mahrum kalmaz...