Yazık oldu, bir testiye bir can gitti
22/06/2019 Cumartesi Köşe yazarı A.D
İsmail Fakirullah hazretleri, 11-12 yaşlarındaki İbrahim Hakkı hazretlerine
testiyi verip, çeşmeden su doldurmasını ister. Ancak orada enteresan bir hadise
yaşanır!..
Bugün, İbrahim Hakkı Erzurûmî hazretlerinin vefat yıl dönümüdür... On
sekizinci yüzyıl Osmanlı âlimi ve büyük velîlerinden olan İbrâhim Hakkı
hazretleri 1703 (H.1115) târihinde Erzurum’un Hasankale kasabasında doğdu.
Babası Osman Efendi olup, evliyâdan bir zâttı. Annesi Hanîfe Hâtun da
Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) soyundandır. 1781
(H.1195) târihinde Siirt’in Tillo kasabasında vefât etti.
Küçük yaşta annesini kaybeden İbrâhim Hakkı, ilk tahsilini babasından
gördü. Tefsir, hadis, fıkıh gibi zâhirî ilim dallarında yetişti. Baba
dostu Molla Muhammed Sıhrânî’den astronomi, matematik ve fen bilgilerini
öğrendi. Tillo’daki ilim ve feyz kaynağı Kâdiriyye tarikatı büyüklerinden
İsmâil Fakîrullah’ın mânevî terbiyesine girip iltifât ve ihsânlarına
kavuştu.
İbrâhim Hakkı hazretleri, hocası İsmâil Fakîrullah’ın vefatından sonra onun
dergâhına yerleşip vefâtına kadar talebe yetiştirmek ve eser yazmakla
meşgul oldu. "Ma’rifetnâme" kitâbı meşhurdur.
***
İsmail Fakirullah hazretleri, 11-12 yaşlarındaki İbrahim Hakkı hazretlerine
testiyi verip, çeşmeden su doldurmasını ister. O da gider çeşmenin başına, tam
suyu dolduracakken bir atlı, külhanbeyi gelir. Basar kırbacı çocuğa, çekil
oradan der. Çocuk köşeye sıkışır, korkar, at da azgın bir at, adam da
külhanbeyi. Bu beni öldürür, ben kenardan kaçayım diye düşünürken testi
kırılır. Tabii su alamaz, gelir hocasına. Hocası der ki:
-Ne oldu sana böyle?
-Hocam, tam suyu dolduracaktım, atıyla birlikte bir adam geldi, bana bir kırbaç
salladı, ben de kenara çekildim; ama at çok azgındı, bir çifteyle beni
öldürecek diye korktum, kaçarken testi kırıldı.
-Peki, sen ona bir şey söyledin mi?
-Söylemedim efendim.
-Çabuk git, ona bir şey söyle!
-Ne diyeyim hocam?
-Zalimsin de, kötü bir şey söyle, gel!
Çocuk gider, ya korkusundan, ya saygısından bir şey söylemeden geri gelir.
Hocası sorar:
-Ne söyledin?
-Bir şey söyleyemedim efendim.
-Yapma evladım, koş, yetişebilirsen bir şey söyle!
Çocuk gider; fakat at öyle azgın bir at ki, sahibini tekmeleyerek öldürmüş.
Çocuk gelince, hocası sorar:
-Yavrum ne oldu?
-Efendim, at adamı öldürmüş.
-Yazık oldu, bir testiye bir can gitti. Eğer sen ona bir şey söyleseydin, biraz
ödeşecektiniz, o zalimin zulmü doğrudan doğruya Allahü teâlâya havale
olmayacaktı. Aranızda bir mesele olacaktı, ahirette hesaplaşmaya kalacaktı;
fakat sen susunca, Allahü teâlâya havale etmiş oldun, Allahü teâlâ da zalimden
intikamını işte böyle aldı.