Cepheye gitmek için yarışan mücahitler...
22/08/2024 Perşembe Köşe yazarı S.A
Müslüman yavrular, savaşın oyuncak değil, ciddi olduğunu biliyorlardı. Buna
rağmen cepheye gitmek için yarış ediyorlardı...
Eshab-ı kirâm (aleyhimürrıdvân) efendilerimiz imanla
şereflenmeden önce diğer insanlar gibiydiler. İmanla şereflendikten sonra zevk
ve arzularında çok büyük değişiklikler meydana geldi. Yüce gayelere ulaşabilmek
için hayatlarını hiçe saymaya başladılar...
Halid bin Velid (radıyallahü anh) Rum askerlerinin
komutanına müminleri şöyle tarif etmişti: "Ben öyle bir kavimden geliyorum
ki; siz hayatı ne kadar çok seviyorsanız onlar da Allah yolunda
şehit olmayı o kadar çok seviyorlar..."
Amr ibni Cemuh (radıyallahü anh) yürüyemeyecek kadar
topaldı. Cihada katılmak istiyordu. Çocukları; "Baba biz senin yerine
harp ederiz. Cihad sana farz değildir..." demelerine rağmen o, şehid
olup topal ayağı ile Cennete girmek istediğini söyledi. Nitekim Uhud
Muharebesinde muradına erdi...
Cihad aşkı, tehlikelerden kaçan, rahatı ve oyunu seven
çocuklara da sirâyet etmişti. Umeyr bin Ebi Vakkas henüz çocuktu boyu da
kısaydı. Çocuk olduğu için saftan çıkarılır korkusu ile arka taraflarda
saklanıyordu. Sevgili Peygamberimizin (aleyhisselam) dikkatini çekti ve
ona "Sen daha küçüksün, harp edemezsin, sen çık!" buyurdu.
O da ağlayarak yalvarmaya başladı. "Ben şehid olmak istiyorum yâ
Resulallah! Ne olur beni geri çevirmeyin!" dedi.
Bu göz yaşartıcı manzara karşısında Resul-i ekrem
efendimiz ona izin verdi...
Rafi bin Hudeyc hazretleri henüz on beş yaşında
idi. Büyük gözükeyim diye mücahitlerin arasında ayak parmaklarının
üzerinde duruyordu. Onun da farkına varıldı, çıkarılmak istendi. Çocuklarına
düşkünlüğü ile tanınan babası Hudeyc (radıyallahü anh) yalvardı ve
ciğerparesinin cihada katılmasına vesile oldu...
Semre bin Cündüb, Peygamber efendimize arz etti:
"Rafi'ye izin verdiniz bana da izin verin; ben ondan daha güçlüyüm,
isterseniz güreşelim..."
Güreştiler ve galip gelen Semre (radıyallahü
anh) de cihada katılmaya hak kazanmıştı.
İşte, harbe koşan, ona katılmayı hayal edip yarışa
giren çocuklar... Cihada katılmak için can atan o Müslüman yavrular, savaşın
oyuncak değil, ciddi olduğunu, orada topla, çelik-çomakla değil kılıçlarla
oynandığını biliyorlardı. Buna rağmen cepheye gitmek için yarış ediyorlardı...
Tarihçilere soralım, insanlık tarihinde böyle bir
olayla karşılaşmışlar mı? Herhangi bir çağda, bu çocukların, genç ve
ihtiyarların benzerlerine rastladılar mı?
İşte bu mücahitler; yarım asır
gibi bir zamanda, neredeyse dünyanın yarısını fethettiler. Dünyaya iman, ilim
ve adaleti yaydılar... Onlara tabi olanlar da dünya ve ahiret saadetine
kavuştular ve hâlâ da kavuşmaktadırlar...