Susmak, yorulmadan yapılan bir ibâdettir...
22/10/2023 Pazar Köşe yazarı V.T
Ebû Muhammed Mâcid Kürdî hazretleri Irak'ta yetişen büyük
velîlerdendir. Bağdat civârında yaşadı. Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri
bu zâtı överdi. Cebel-i Hamsîn denilen yerde yerleşip ilim ve ibâdetle meşgûl
oldu. 1166 (H.561) senesinde vefât etti.
Oğlu Süleymân şöyle anlatır:
Bir ara babamın husûsî odasında, yanında bulunuyordum. Orada
yiyecek ve içecek aslâ bir şey bulunmazdı. Bir gün kendisine yirmi fakir geldi.
Babam bana; "Şu odaya gir, bize yemek getir" dedi. Ben, içeride
yiyecek ve içecek hiçbir şey bulunmadığını bildiğim hâlde îtirâz edemedim. İki
hizmetçi ile beraber odaya girdik. Girince odanın çeşit çeşit lezzetli
yemeklerle dolu olduğunu gördük. O yemekleri çıkardık. Gelenler yiyip,
doydular. Yemekler de tamâmen bitti. Biraz sonra otuz fakir daha geldi. Babam,
yine önceki gibi emredip içeriden yemek getirmemizi istedi. Peki deyip içeri
girdiğimizde, öncekilerden daha değişik ve daha çok yemekler vardı. Onları da
ikrâm ettik. Sonra babam, bu iki hizmetçiye birden nazar etti. İkisi de bayılıp
oraya düştüler. Nihâyet ayılıp istigfâr ederek ve ağlayarak, babamın yanına
geldiler. Çok özür dileyip, affedilmelerini istediler. Babam da, özürlerini
kabûl edip onları affetti. O iki hizmetçi; "İçeride hiç yemek
bulunmadığını bildiğimiz bir odada, iki defa, çeşit çeşit ve bol yiyecekleri
görünce; 'Bu sihirdir' düşüncesi aklımıza geldi. Bu yanlış düşüncemiz
sebebiyle bu duruma düştük" dediler...
Allahü teâlâya âşık olanlar hakkında; "Allahü teâlâya âşık olanların
kalpleri, azîz ve celîl olan Allahü teâlânın nûru ile nûrlanmış,
aydınlanmıştır. O kalbde istek, arzu hâli hareket edince, onun nûru yer ile gök
arasını aydınlatır. Allahü teâlâ, meleklere onları över ve; (Şâhid olunuz ki,
ben onlara daha müştâkım) der. Şevk, Allahü teâlâya âşık olanların
kalplerinde yanan bir ateştir. O ateşi ancak, Allahü teâlâya kavuşmak ve O'nun
cemâline nazar etmek (bakmak) teskîn eder, dindirir" buyurdu.
Kendisine yapılacak ve sakınılacak şeylerden sorulduğunda buyurdu
ki: "Kişiye, ilim olarak Allahü teâlâdan korkması yetişir. Kişiye,
cehâlet olarak da kendi nefsini beğenmesi, ucb sâhibi olması kâfidir. Ucb
artınca, ahmaklık hâlini alır. Kişinin kendi ayıplarını görmesine mâni olur."
Az konuşmanın fazîletini anlatırken de; "Susmak, yorulmadan, güçlük
çekmeden yapılan bir ibâdettir. Zâhirî bir süs ile süslenmeden kazanılan bir
zînettir. İnsanı özür dilemek zilletine düşmekten koruyan bir zenginliktir.
Kirâmen kâtibîn meleklerine rahatlıktır" buyurdu.