Namazı doğru kılan, kötü şeylerden korunmuş olur
23/02/2025 Pazar Köşe yazarı V.T
İbâdetler îmândan parça değildir. Yalnız, namazda söz birliği olmadı.
Sirâcüddîn Şârmesâhî hazretleri Mâlikî mezhebi fıkıh
âlimidir. 589 (m. 1193) senesinde Mısır’da Şârmesah köyünde doğdu. Kahire’de
ilim tahsili yaptıktan sonra Mâlikî mezhebi âlimlerinden bazıları ve ailesi ile
birlikte Bağdad’a gitti. Oradaki âlimlerle görüştü. Halîfe el-Mustansır, onu
hürmet ve saygı ile karşıladı. Mustansıriyye Medresesi’nde Mâlikî mezhebi
fıkhını öğretti. Uzun zaman bu vazîfede kaldı. Sonra memleketine döndü 669 (m.
1271) senesinde Şârmesah’ta vefât etti. Birçok eser yazdı. Bunlardan
“El-Fevâidü fil-fıkh” kitabında şöyle nakleder:
Peygamberimiz, (Namaz dînin direğidir. Namaz
kılan kimse, dînini kuvvetlendirir. Namaz kılmayan, elbette dînini yıkar) buyurdu.
Namazı doğru dürüst kılmakla şereflenen bir kimse, çirkin kötü
şeyler yapmaktan korunmuş olur.
Allahü teâlâ, bütün isimlerinin ve sıfatlarının
kemâllerini, üstünlüklerini, en sevgili kulu ve resûlü olan Muhammed
aleyhisselâmda toplamıştır. Bütün bu üstünlükler, kula yakışacak şekilde Onda
görünmektedir. Ona indirilmiş olan kitap, yâni Kur'ân-ı kerim, bütün
Peygamberlere indirilmiş olan kitapların hepsinin hulâsasıdır. Hepsinde
bildirilmiş olanlar, bunda da vardır. Bu büyük Peygambere verilmiş olan din de,
geçmiş dinlerin hepsinin süzülmüş kaymağı gibidir. Hak olan, doğru olan bu
dînin bildirdiği her iş, geçmiş dinlerde bildirilen amellerden, işlerden
seçilmiş, alınmıştır. Ayrıca meleklerin işlerinden de seçilmiş alınmış
bulunmaktadır. Meselâ, meleklerden bir kısmına rükû etmek emrolunmuştur.
Birçoklarına secde etmek, başka meleklere de kıyâm, yâni ayakta ibâdet etmeleri
emredilmiştir. Bunun gibi, geçmiş ümmetlerden bazısına yalnız sabah namazı
emredilmişti. Başkalarına, başka vakitlerin namazı emrolunmuştu. Geçmiş
ümmetlerin ve mukarreb meleklerin ibâdetlerinden, amellerinden süzülenleri,
seçilenleri, bu dinde emrolundu. Bunun için, bu dîni tasdik etmek, inanmak ve
bu dînin emirlerine uymak, geçmiş bütün dinleri tasdik etmek ve hepsine uymak
olur.
Demek oluyor ki, bu dîni tasdik edenler, ümmetlerin en
hayırlısı, en iyileri olur. Bu dîne inanmayan, beğenmeyen, buna uymak istemeyen
de geçmiş dinlerin hepsine inanmamış, hiçbirine uymamış olur.
Bunun gibi, insanların en üstünü,
iyilerin seçilmişi olan Muhammed aleyhisselâma inanmayan, o büyük Peygambere
dil uzatan bir kimse, Allahü teâlânın isimlerinin ve sıfatlarının kemâllerine,
üstünlüklerine inanmamış olur. Resûlullaha inanmak, Onun üstünlüğünü anlamak
da, bütün kemâlleri anlamak ve inanmak olur.
