"Niçin oynamıyorsun?"

23/10/2019 Çarşamba Köşe yazarı A.U

Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri çocukken, akranları gibi sokaklarda oynamıyordu.

Arkadaşları sordu:

“Sen niçin oynamıyorsun?”

Cevâbında;

“Biz bu dünyâya oyun için gelmedik ki” dedi.

Gençliğinde Hire'ye gitmişti.

Orada, “Yâkub-i Çerhî” adını işitti birinden.

Görmeden sevdi onu.

O sevgiyle yandı, tutuştu.

Ve görmek için çıktı evden...

Huzûruna girince, Onu çok sevdi.

Ondan çok iltifat gördü.

Kalbinden;

"İşte aradığım zât" dedi.

Yâkub-i Çerhî hazretleri de onu çok sevdi.

Ve fark etti kalbindeki cevheri.

Ona, Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinden bahsedip;

“İşte yolumuzun rehberi bu zâttır” dedi.

Ve elini uzatıp buyurdu ki:

“Kalk, benimle müsâfaha et!”

O tereddüt edince;

“Yüzüme bak!” buyurdu.

Bakınca, cemâlini öyle nûrlu gördü ki; sarılıp kucaklamak istedi o zaman.

Yâkub-i Çerhî, ona;

“Bu eli, Behâeddîn-i Buhârî tutmuş ve (Senin elin, benim elimdir. Senin elini tutan, benim elimi tutmuş demektir) buyurmuştur” dedi.

Ve ekledi:

“Bu el, onun elidir. Haydi müsâfaha et. Bu nîmet sana nasip oldu.”

Muhabbetle öptü elini.

Üç ay hizmetle şereflendi...

Ve "İcâzet" aldı bu büyük Velî’den...