Sıhhat ve afiyette olmak...
23/11/2020 Pazartesi Köşe yazarı R.A
“Yâ Rabbî! Senden, sıhhat, âfiyet, emânete hıyânet etmemek, güzel ahlâk ve
kadere râzı olmak istiyorum..."
Resûlullah Efendimiz şu duâyı çok okurdu: “Allahümme innî
es’elükes-sıhhate vel-âfiyete vel-emânete ve hüsnel-hulukı ver-rıdâe bil-kaderi
bi-rahmetike yâ erhamer-râhimîn.”
Bu duânın mânâsı şöyledir:
“Yâ Rabbî! Senden, sıhhat, âfiyet, emânete hıyânet etmemek, güzel ahlâk ve
kadere râzı olmak istiyorum. Ey merhamet sâhiplerinin en merhametlisi! (Merhametin
hakkı için, bunları bana ver.)” [El-Edebül-müfred (Buhârî)] Bizler de, sevgili
Peygamberimiz gibi duâ etmeliyiz.
Şimdi, hem başlıkta, hem de hadîs-i şerifte geçen “sıhhat” ve “âfiyet” kelimelerinin
hangi manalara geldiklerini zikredelim.
“Sıhhat (sağlık)”: “Sâdece hastalıklı ve malûl olmama hâli değil, aynı
zamanda, bedenen, rûhen ve sosyal yönden tam bir huzur ve iyilik hâlidir.”
“Sağlıklı kimse” denilince, genetik olarak iyi vasıflarla doğmuş, fizik, fizyolojik ve
aklî olarak iyi gelişmiş, vücut fonksiyonları âhenk içinde bulunan, moralman
iyi karakterli bir varlığın durumu anlaşılır.
Sağlık, insanoğlunun önem verdiği en eski konulardan birisidir. Hayâtın başlangıcından
beri, hastalık ve ölüm olduğundan, hastalıkları yenmek, acıları dindirmek bütün
toplumlarda başlıca gâyelerden birisi olmuştur. Tıp ilmi, büyük bir hızla
ilerlemekte, dün çâresiz gibi görünen dertlere bugün çâre bulunmaktadır.
Peygamberimizin, müminlerin beden ve rûh sağlıklarına dikkatleri çeken
tavsiye ve nasîhatleri, tenbîh ve emirleri, daha sonra İslâm âlimleri
tarafından “Tıbb-ı Nebevî” adı altındaki eserlerde toplanmıştır.
Müslümân tabipler tıbbı, bir kâhin ve büyücü mesleği olmaktan kurtarmışlar ve
ilmî usûllerin uygulayıcıları olmuşlardır. Açılan her imâret,
darüş-şifâ, bîmâr-hâne halk sağlığıyla yakından ilgilenen müesseseler
olmuşlardır.
Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde:
“Allahü teâlâ, her hastalığın ilâcını yaratmıştır, yalnız ölümün çâresi
yoktur” buyurmuştur. Onun için Sevgili Peygamberimizin şu tavsiyesi çok önemlidir:
“Beş şeyden önce, beş şeyi fırsat ve ganîmet bil (beş şeyin kıymetini bil):
Ölümünden önce hayâtının, ihtiyârlığın gelmeden önce gençliğinin, hasta
olmandan önce sıhhatinin, fakîrliğin (yoksulluğun) gelmeden önce zenginliğinin,
meşgûliyetin gelmeden önce boş vaktinin.” (Buhârî ve Müslim)
“Âfiyet” kelimesine gelince, bunun iki manâsı vardır:
1. Sağlık, sıhhat ve bedende hastalık bulunmaması.
Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Allahü teâlâdan âfiyet
isteyiniz. İmândan sonra âfiyetten daha büyük nîmet yoktur. (Müsned-i
Ahmed bin Hanbel)
İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî de buyurmuştur
ki: “Dert ve belâ gelince, Allahü teâlâya sığınmalı, kurtarması ve âfiyet
vermesi için duâ etmeli, O'na yalvarmalıdır. Allahü teâlâ duâ edenleri, sıhhat,
âfiyet ve selâmet isteyenleri sever.”
2. Günâh işlememek.
Hadîs-i şerifte buyurulmuştur ki: “Yâ Rabbî! Bana ilim ver, hilm (yumuşaklık) ile zînetlendir. Takvâ (harâmlardan sakınmak) ihsân eyle. Âfiyet ile beni zînetlendir.” (Berîka)