Niyetin dinimizdeki önemi...
23/11/2023 Perşembe Köşe yazarı S.A
Hadis-i kudside buyuruldu
ki: "Allahü teâlâ sizin suretlerinize, mallarınıza bakmaz.
Kalblerinize ve amellerinize bakar."
Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki, Allahü teâlâ insanın
elbisesine, giyimine, malına, rütbesine bakarak sevap vermez. Bunları ne
düşünce ile ve ne niyetle yaptığına bakar. Hadis-i kudside;
"Allahü
teâlâ sizin suretlerinize, mallarınıza bakmaz. Kalblerinize ve amellerinize
bakar" buyuruldu.
O hâlde, her mümine önce lâzım olan şey imandır. Daha sonra
farzları, haramları öğrenmektir. Haram olan bir şeyi, meselâ içkiyi, din yasak
ettiği için değil de midesine dokunduğu için içmese sevap alamaz. Haramdan
ancak Allahü teâlâdan korkarak, o yasak ettiği için sakınan sevap kazanır.
Bazı kimseler, harama helâle dikkat etmiyor. Dikkat etmedikleri
gibi, bir de; "Sen kalbime bak, kalbim temizdir. Allah kalbe
bakar..." diyorlar. Bu sözün dinde yeri yoktur. Bir kişinin kalbinin
doğru ve temiz olduğuna alâmet, dinin emir ve yasaklarına uymasıdır. Böyle
söyleyenlerin maksadı, Müslümanları aldatmaktır.
Düzgün niyet edilmedikçe, hiçbir farz kabul olmaz. Bunları
yapabilmek için de ilim lâzımdır...
İslamiyete uymayan şeylerin hiçbirini Hak teâlâ sevmez.
Sevmediği şeye de sevap verilmez. Bunun için Müslüman ne yaptığını bilerek
şuurlu bir şekilde yapmalıdır. Ahirette bütün yaptıklarından hesap vereceğini
ve niçin yaptığının sorulacağını unutmamalıdır.
İbadetler, Allahü teâlâ emrettiği için yapılmalıdır. Yapılan
ibadetlerde kulların dünyaları ve ahiretleri için nice faydalar olsa bile bunun
için yapılmamalıdır.
Meselâ, namaz kılan bir adam, bunu farz olduğu için değil de
spor olduğunu düşünür ve onun için yaparsa ibâdet etmiş olmaz. Spor yapmış
olur.
Oruç tutan da, yalnız midesini dinlendirmeyi düşünür ve o
niyetle tutarsa orucu makbul olmaz.
Savaşta canını tehlikeye koyan bir Müslüman da, Allahın dinini
kuvvetlendirmek, İslâmiyeti yeryüzüne yaymak için değil de, şan ve şeref, mal
ve rütbe için dövüşürse, ibâdet yapmış olmaz. Cihâd sevâbı kazanmaz. Ölürse
şehid olmaz...
İbâdetlerde niyetin büyük önemi vardır. Yapılan her işin
İslâmiyete uygun olup olmadığı, niyet ile anlaşılır.
Tasavvuf büyükleri, büyük âlimler ibadetlerini ihlasla
yaparlardı. Yalnız Allahü teâlânın rızasını düşünürlerdi.
Niyetin dinimizdeki önemi o kadar büyüktür ki ibâdetler, dünya
menfâati için yapılınca sahih ve makbul olmuyor. Dünya işi sayılıyor. Herhangi
bir dünya işi de, ahiret menfâati için yapılınca, ibadet hâlini alıyor.
Hadis-i şerifte, "Müminin, hanımına uzattığı lokmada
bile sevap kazanacağı..." bildiriliyor. Bundan
anlıyoruz ki; niyetini düzelten bir kimse, yemekte, içmekte ve her türlü dünya
işlerinde ahiret faydasını gözeterek sevap kazanabilir. Yeter ki, niyeti
Rabbimizin rızasına kavuşabilmek olsun...