Yaptığı hizmetlerle övünmemelidir...
23/12/2021 Perşembe Köşe yazarı V.T
İnsân, niyeti ve
işleri, ne kadar hâlis ve iyi olsa da, kendini kusurlu ve kabahatli bilmelidir.
Ebü’l-Mefâhir Yahyâ
Bâharzî hazretleri Kübrevî şeyhlerindendir. İran’da Kirman’da doğdu.
Necmeddîn-i Kübrâ’nın halifelerinden Şeyh Seyfeddin el-Bâharzî’nin torunudur.
Orada Latîfüddin Nûrî, Mısır’da Şeyh Kemâleddin el-Uzerî, Kudüs’te Şeyh
Hüsâmeddin er-Rûmî’nin zikir halkasına dâhil oldu. Ondan hırka giydi ve icâzet
aldı. 736 (m. 1335)’de vefat etti. “Âdâbü’l-mürîdîn” isimli eserinde şöyle
buyuruyor:
Biz fakirlerin, Allahü
teâlâya karşı aşağı, küçüklük düşüncesi içinde olmamız, her şeyi ondan
beklememiz, kalbi kırık, hep yalvarıcı ve ona sığınıcı olmamız, kulluk
vazîfelerini yapmamız, İslâmiyetin dışına taşmamamız ve sünnet-i seniyyeye sıkı
sarılmamız lâzımdır. Hayırlı işler yaparken niyetlerimizi düzeltmeliyiz.
Kalblerimizi, dünyaya düşkün olmaktan kurtarmalıyız. Her uzvumuz İslâmiyete
teslim olmalıdır. Ayıplarımızı görüp, günahlarımızın çokluğunu düşünüp, Allahü
teâlânın intikâm almasından korkmalıyız. İyiliklerimizi az görmeli,
günahlarımız az olsa da, çok bilmeliyiz. Şöhret sahibi olmaktan, insanlar
arasında iyi tanınmaktan çok korkmalı, titremeliyiz. Peygamberimiz, (Din veya
dünya işlerinde iyi tanınarak parmakla gösterilmek, bir kimseye zarar olarak
yetişir. Bu zarardan ancak Allahü teâlânın koruduğu kurtulabilir) buyurdu.
İnsân, niyeti ve
işleri, ne kadar hâlis ve iyi olsa da, kendini kusurlu ve kabahatli bilmelidir.
Tasavvuf yolunda, ele geçen nîmetlere, hâllere, zevklere güvenmemeli, ne kadar
doğru ve İslâmiyete uygun olsalar da, bunlara özenmemelidir. Dîne yaptığı
hizmetlere, İslâmiyeti kuvvetlendirmesine ve insanların doğru yola gelmelerine
sebep olmasına güvenmemeli ve bunlarla övünmemelidir. Bu güzel işleri, kâfirler
ve fâcirler de yapabilir. Resûlullah, (Çok olur ki, Allahü teâlâ bu dînini
fâcir kimse ile kuvvetlendirir) buyurdu.
Dînini öğrenmek, Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için gelenleri, arslan ve kaplan gibi zararlı bilmeli, bunun kendi haraplığına sebep olmaması için çok korkmalıdır. Talebe gelince, kendinde sevinç duyarsa, bunu küfür ve şirk bilmelidir. Hemen tövbe, istigfâr ederek bu sevinci gidermelidir. Onun yerine korku ve üzüntü yerleşinceye kadar uğraşmalıdır. Hele, talebenin malında gözü olmaktan, ondan fayda beklemekten çok sakınmalıdır. Böyle olursa, talebe istifâde edemez ve pîrin harap olmasına sebep olur.