İçi dışı bir olan kul gerçek kuldur!..
24/02/2024 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Kalbin doğruluğu amellerin doğruluğu iledir. Amellerin doğruluğu da niyetin
doğruluğu iledir.
Mutarrif bin Abdullah hazretleri Tabiînden hadîs ve fıkıh âlimi ve
evliyânın büyüklerindendir. Babasından, hazret-i Osman, Ali, Ubey bin Ka’b, Ebû
Zerr, İmrân bin Hüseyin, Ümmül müminin Âişe, Abdullah bin Mugaffel ve Muâviye
(radıyallahü anhüm) ve Eshâb-ı kirâmdan birçok zâttan hadîs-i şerîf rivâyet
etti. 713 (H.95) yılında Basra’da vefât etti.
Allahü teâlânın korkusundan ve O’na hesap verme endişesinden toprak olmayı
ister ve “Rabbim tarafından biri gelip Cennet veya Cehennem'e girmek yâhut
toprak olmak arasında bana tercih hakkı verseydi, toprak olmayı tercih ederdim”
buyurdu. Son derece sabırlı ve tevekkül sahibi olup, kadere râzı olanlardandı.
Bir oğlu vardı öldü. Zâhirde hiç üzüntülü hâli görünmedi. Sakalını taradı,
güzel elbiselerini giydi. Bâzıları buna hayret ettiler. Bu hareketlerinin
sebebini sordular. Cevâbında; “Ölüm karşısında, rızâ göstermeyip feryâd etmemi
mi bekliyorsunuz? Rabbime yemin olsun; eğer dünyâ ve içindekilerin hepsi benim
olsaydı sonra, ahiretin bir yudum suyu (Kevser suyu) karşılığı bunları almak
isteselerdi hiç düşünmeden hemen verirdim. O bir yudum suyu, bu dünyâ ve
içindekilerin hepsine tercih ederdim” buyurdu.
Geceleri daha iyi ibâdet ve Allahü teâlânın kullarına hizmet edebilmek için
uyur ve; “Gecemi uyuyarak geçiririm. Pişman olmuş olarak sabahlarım. Bu hâli,
bütün geceyi ibâdetle geçirip, sabaha kendini beğenmiş olarak çıkanın hâlinden
daha fazla severim” derdi.
İçi dışına, dışı içine uygun bir zât olup; "Bir kulun içi dışı bir
olunca; cenâb-ı Hak; (İşte benim gerçek kulum budur) buyurur" derdi.
Kimseyi gıybet etmez ve gıybet edilmesini istemezdi. “Yanımda gıybet yapan
benim arkadaşım olamaz” buyururdu. Ehil olmadan, anlamadan veya dünya için
yazı, kitap yazanların hâline acır ve bunlara nasihat ederdi. Buyurdu ki:
“Kıyâmet günü birtakım insanlar olacak; dünyâda yazdıkları uygunsuz şeyler
için; ne olurdu kalemlerimiz ateş olsaydı da ellerimizi dokunduramaz ve yazamaz
olsaydık derler.”
Yine buyurdu ki: “Helâk olan bir kimsenin nasıl helâk olduğuna hayret
etmem. Fakat saâdete kavuşup, kurtulan bir kimsenin nasıl kurtulabildiğine
hayret ederim. İyi biliniz ki; Allahü teâlâ bir kuluna, îmân ile ruhunu teslim
etmekten, îmân ile ölmekten daha büyük bir nîmet vermemiştir.”
“Kalbin doğruluğu amellerin doğruluğu iledir. Amellerin doğruluğu da
niyetin doğruluğu iledir.”