Herkesten duâ almaya bakın...
24/04/2022 Pazar Köşe yazarı A.U
Vaktiyle bir
ateşperest, oğlunu evlendirmek ister.
Düğün günü gelir.
Çok koyun ve inek
kesilir.
Ocaklar yanar,
yemekler pişer.
Et kokuları mahalleyi
sarar.
Ancak evin
bitişiğinde, Müslüman, dul bir (kadın) yaşamaktadır.
Dört de yetîmi vardır.
Hepsi de günlerdir
açtır.
Gider, düğünevinin
kapısını çalar.
Kapı açılınca, (ateş)
ister.
Hâlbuki ateş için
gitmemiştir.
Yemek verirler diye
ümitlenmiştir.
Fakat adam ateşperesttir.
Müslümanları sevmez.
Onun için kadına bir
şey vermez.
Kadın döner, az sonra
yine gider.
Yine eli boş döner.
Üçüncü gidişte, adam
kadına acır.
Hâllerini anlamaya
çalışır.
İner dehlize, kulak
verir.
Yetimciğin sesini
işitir.
“Anneciğim, bir daha
git, belki şimdi bir şey verirler.”
Kadıncağız
ağlamaklıdır!
“Yavrum, artık
utanıyorum” der.
Adam bunu duyar, kalbi
sızlar!
Bir sofra hazırlatıp o
eve gönderir.
Dehlize inip,
konuşmaları dinler.
Yetimlerin en küçüğü;
“Yâ Rabbî, o nasıl
bize ikrâm ettiyse, sen de ona ikrâm et, îmânla şereflendir” diye duâ eder.
Ardından;
“Âmiiin, âmiiin” sesleri
yükselir.
O anda ateşperestin
kalbi değişir.
Söyler şehâdeti, îmânla şereflenir...