"Din büyüklerini, Resûlullah efendimizin vekîli bilmeli..."
24/11/2023 Cuma Köşe yazarı V.T
Hak yolunun yolcusu gönlünü
âhirete vermeli, dünyâlıklara kapılmamalıdır.
Ahî Mîrim hazretleri büyük velîlerdendir. Afganistan’da Herat
şehrinde doğdu. Oradaki âlimlerden ilim tahsîl etti. Azerbaycan’daki Şirvan’da
Halvetî büyüklerinden Ömer Halvetî'nin sohbetine katıldı ve tasavvufta
yükselerek hocasından icâzet aldı. Tîmûr Han zamânında Anadolu'ya gelip
Kırşehir'e yerleşti. Kendisine Ahî denilmesine sebeb Ahî Evrân oğullarından
olması sebebiyledir.1409 (H.812) senesinde Kırşehir'de vefât etti. Hikmetli
sözleriyle insanları irşâd etti, doğru yolu gösterdi.
Bir gün sevdiklerine buyurdu ki: "Hak yolunun yolcusu
gönlünü âhirete vermeli, dünyâlıklara kapılmamalıdır. Bir olan Allahü teâlâya
bağlanmalı, başka şeylere heves etmemelidir."
“Hakîkat, temizlemek, yâni hastalıklı, mikroplu, bozuk maddeleri
çıkarıp atmak gibidir. Çünkü yerinde kalırlarsa, yine hasta edebilirler. Tam
sıhhate kavuşmak, büsbütün şifâ bulmak, bu iki tedâvinin birlikte yapılmasıyla
olur. Bu açıklamadan, Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve
sellem) tedavisinin, Eshâb-ı kirâmın tabiatlarında nasıl sıhhat ve şifâ
tesirleri yaptığı kolaylıkla anlaşılabilir. Muhakkak ki, o tedâvî ve ilâç,
Allahü teâlâyı çok sevmek, bütün gayretiyle Resûlullah'a tâbi olmak, tâat ve
ibâdetlerden lezzet duymak ve günahları çirkin görüp, nefret etmekten başkası
değildi. Bu da onlarda kalblerin huzûru ve nefslerin temizlenmesi tesirini
yapıyordu.
Resûl-i ekremin bereketli sohbeti ve İslâmiyet reçetesinin
tatbîki ile, bu mertebelere pek kısa zamanda, belki bir anda kavuşuyorlardı.
Onlar, daha sonraki asırlarda söylenen zevk ve mevâcidlerden ziyâde, sûret ve
hakîkate son derece riâyet ve ihtimâm gösterip, hakîkati koruyan sûreti
muhâfaza edip, keşif ve kerâmete îtinâ göstermediler. Bunları kemâlin,
olgunluğun îcâb ve şartlarından saymadılar.
O hâlde, tam sıhhate kavuşmak yâni Muhammedî nisbet isteyen bir
tâlib, Resûlullah'ın sünnetine uymayı, bütün riyâzet ve mücâhedelerden üstün ve
buna âit olan nûr ve bereketleri, bütün feyizlerden efdal bilmelidir. Bütün
zevk ve mevâcidlere, bâtın cemiyyeti ve devamlı huzur yanında değer vermemeli
ve bu öz ve hakîkatlerin elde edilmesine sebep olan büyüğü, Resûlullah
efendimizin vekîli bilmeli, ona canla başla hizmet edip, bu yolda, çocuklar
gibi, ele geçen ceviz-meviz gibi şeylerle, tatlı olsa da, yetinmemelidir.”