Kumar ve piyango -2-
24/12/2019 Salı Köşe yazarı R.A
Kumar, cinâyetlere,
başkalarını öldürmeye, hırsızlık yapmaya, intihârlara ve daha nice günâhlara
sebep olmaktadır; çoluk-çocuk, bütün âileyi perişân etmektedir...
Cenâb-ı Hak, bütün Peygamberleri vâsıtasıyla,
insanlara saâdet yollarını göstermiş, iyi ve güzel, kötü ve çirkin her şeyi
öğretmiştir. Bu “Peygamber”leriyle, insanların dünyâda ve âhirette rahat
etmeleri, huzur içerisinde, iyi bir şekilde yaşamaları için, emirlerini ve
yasaklarını, yani neleri yapmaları ve nelerden sakınmaları lâzım olduğunu
açıklamıştır.
Peygamberlerin hepsinin hedefi, insanların dünyâda huzur
ve sükûn içerisinde yaşamaları, âhirette de ebedî saâdete kavuşmalarıdır.
Peygamberlerin vârisleri olan İslâm âlimleri ve Evliyâ-yı
kirâm da, hep gıdâ gibi, bütün insanlara lâzım olan iyi fertler, iyi âileler ve
iyi cemiyetler teşkîl etmek için uğraşmışlardır.
Allahü teâlâ, bütün kullarının, verdiği nimetlere
şükretmelerini, güzel ahlâka sâhip olmalarını, îmân etmelerini, ibâdet
yapmalarını, kendi aralarında kardeşçe yaşamalarını, sevişmelerini,
birbirlerine yardımcı olmalarını istemiş ve bunları emretmiştir. İnanan
insanların da kardeş olduklarını ilân etmiştir...
Büyük ilim ve devlet adamlarımızdan Ahmed Cevdet
Paşa’nın başkanlığında 14 kişilik bir heyetin hâzırladığı kıymetli bir
hukûk kitâbı olan Mecelle’nin 2169. maddesinde, “Kumâr”: “Birkaç
kimsenin, aralarında para, mâl toplayarak piyango çekip, isâbet etmeyenlerin,
isâbet edenlere mâl, para vermelerini sözleşmeleri” şeklinde tarif
edilmiştir.
Kumâr, cinâyetlere, başkalarını öldürmeye, hırsızlık yapmaya,
intihârlara ve daha nice günâhlara sebep olmaktadır; çoluk-çocuk, bütün âileyi
perişân etmektedir. Gazete, radyo ve televizyonlarda, her biriyle ilgili nice
haberler neşredilmektedir.
Seyyid, allâme İbn-i Âbidîn de, “kumârcılardan her
birinin mâlının artma ve azalma ihtimâlinin bulunduğunu” ifâde etmiştir.
Yine buyurmuştur ki:
“Oyun ile vakit geçirmek, tavla, 14 taş ve benzeri oyunlar
tahrîmen mekrûhtur. Bunlar, para ile, mâl ile yapılırsa kumâr olur, harâm
olur.” [Reddül-Muhtâr c. 5, s. 253]
Demek ki, ne çeşit oyun olursa olsun, çayına bile olsa,
para ile oynanınca harâm; parasız oynanırsa tahrîmen mekrûh olmaktadır.
Bir şeyin kumâr olabilmesi için, bahse giren iki veya daha
fazla kişinin, zarar veya kâr etme ihtimâlinin bulunması şarttır.
Meselâ “Sen kazanırsan, ben sana vereceğim, ben kazanırsam sen bana
vereceksin” şeklinde bahse girmek kumâr olur.
“Sen kazansan da, ben kazansam da, ben vereceğim veya sen
vereceksin” şeklinde tek taraflı olursa, kumâr olmaz. Yahut, biri,
iştirâkçilerden para almadan “Hanginiz kazanırsa, ona para veya araba
vereceğim” dese, kumâr olmaz.
Oyun, yarış yapılmaksızın, kumârcıların isimleri veya
para ile aldıkları biletlerin numaraları arasında piyango çekerek, çekilen
numara sâhiplerine, biletlerden toplanan paraların hepsini veya bir miktârını
dağıtmak kumâr olur. Çünkü, piyangoya katılanların hepsi, kendi
numarasının çekileceğini ümit ederek para yatırmaktadır.
Piyango sâhibi, kendisi kumâra iştirâk etmese bile, harâma
sebep olduğu için, büyük günâh işlemekte, iştirâk edenleri
sömürmektedir. Kumâr işini, kimin yaptırdığı önemli değildir; devlet
yaptırsa da, özel şahıslar yaptırsalar da, harâm olmaktan çıkmaz.