Hak sözü kabul etmek alçak gönüllü olmaktır
24/12/2024 Salı Köşe yazarı V.T
“Zühdün esası, sıkıntılara katlanıp, şehvetleri terk etmek ve yenilen
lokmanın helâlden olmasına dikkat etmektir.”
Harputlu Hacı Yusuf Efendi Osmanlı âlim ve evliyasının
büyüklerindendir. 1822 (H.1238) senesinde, Bingöl ili Kiğı ilçesinin Zermek
(Yeldeğirmeni) köyünde doğdu. Tahsîlini Erzurum'da yaptı. Zamânının usûlüne
göre ilim öğrenip zâhirî ilimlerde derece sâhibi oldu ve bâzı eserler yazdı.
Tasavvufa yönelip, Harput'a giderek arkadaşı Mahmûd-i Sâmînî ile birlikte Şeyh
Ali Sebtî hazretlerinin ilim meclislerine ve sohbetlerine devâm etti. Hocası
tarafından icazet verilerek köyüne gönderildi. 1908 (H.1326) senesinde Zermek
(Yeldeğirmeni) köyünde vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:
“Tövbenin doğru ve makbûl olmasının alâmetleri: Tekrar
o günahı işlemeye sebep olabilecek kimselerden uzak durmak. Lüzumsuz
lâfları terk etmek. Allahü teâlâyı inkâr edenlerle görüşmemek. Hayır ve sevap
yapmak. İşlemiş olduğu günahtan dolayı çok pişmân olup yaptığı tövbeyi
bozmamak. İşlediği günahta kul hakkı varsa, hak sâhibine iâde etmek. Allahü
teâlâ için olmayan her şeyi kalbinden çıkarmaktır.”
“Az bir şekilde şüpheli şeylerden sakınmak, çok amel
etmekten; az bir tevazû sâhibi olmak, nefsin istemediği birçok ibâdeti
yapmaktan daha sevaptır.”
“Zühdün esası, sıkıntılara katlanıp, şehvetleri terk
etmek ve yenilen lokmanın helâlden olmasına dikkat etmektir.”
“Allahü teâlânın dostlarına şu üç şey verilmiştir.
Bunlar halâvet (yumuşaklık ve tatlılık), mehâbet (büyüklük, heybet) ve muhabbet
(sevgi, iyilik, güzellik)tir.”
“Alçak gönüllü olmanın alâmetleri şunlardır: Söyleyen
kim olursa olsun, hak sözü kabûl etmek. Fakir, garib kimselere de yumuşaklıkla
muâmele etmek. Rütbe itibârıyla küçük olanlara şefkatli olmak. Kendisine
karşı yapılan hatâ ve kusurlara tahammül edip, öfkelenince sabretmek, her an
Allahü teâlâyı hatırlamak. Zenginlere karşı vakarlı olmak. Cenâb-ı Hak’tan
gelen her şeye rızâ göstermektir.”
“Sâdık olmanın alâmetleri: Sözü ile kalbinden geçenlerin
aynı olması. Söz verdiği gibi hareket etmesi, işlerini Allahü teâlânın rızâsı
için yapması. Dünyâya düşkün olmayıp, makam, mevki peşinde koşmaması. Nefsin
isteklerini yapmaması, mühim işleri hemen yapıp, mühim olmayanları sonraya
bırakması. Âhireti, dünyâya tercih etmesidir.”
“Öyle bir tevekkül sâhibi olmalıdır
ki, Allahü teâlânın, kendisi için ezelde takdir ettiği şeyden başka, başına
hiçbir şeyin gelmeyeceğine gözüyle görür gibi inanmalıdır.”