İslâmiyet ışık, akıl ise göz misâlidir...
25/04/2025 Cuma Köşe yazarı V.T
Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâma peygamberlik verdi ve akıl nimetiyle
insanları nimetlendirdi.
Fahrüddîn İbn-ül-Fahr hazretleri hadîs ve Hanbelî
mezhebi fıkıh âlimidir. 85 (m. 1286) yılında Lübnan’da Balebek’te doğdu. Küçük
yaşta ilim tahsiline başladı. Birçok âlimden ilim öğrendi. Mısır, İskenderiyye,
Haleb, Hama, Humus, Balebek ve Hicaz gibi birçok bölge ve şehirleri dolaşarak,
oralardaki âlimlerin ilimlerinden istifâde etti. Hadîs ve Hanbelî mezhebi fıkıh
bilgilerinde âlim oldu. Sadriyye ve Semmâriyye Medreseleri’nde müderrislik
yaptı. 732 (m. 1332) yılında Şam’da vefât etti.
Bu mübarek zat, bir dersinde şunları anlattı:
Allahü teâlânın insana verdiği nimetlerin en büyüğü
akıldır. Akıl, onu tanımaya yarayan bir vâsıtadır. Öyle bir vâsıtadır ki; peygamberleri
tanıma ve kabul etmeye yarar. Allahü teâlânın gönderdiği din olan İslâmiyet,
ışık gibidir. Akıl göz misâlidir. Eğer göz açık ve sağlam olursa, güneşin
varlığını görür. Akıl peygamberlerin sözlerini duyup mucizelerini görünce,
onları kabul eder ve bilemeyeceği, anlayamayacağı şeylerde de artık onlara
uyar.
Allahü teâlâ, insanoğlunun atası olan Âdem
aleyhisselâma peygamberlik verdi ve akıl nimetiyle insanları nimetlendirdi.
Âdem aleyhisselâm, vahiy ile Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğrenip,
evlâdına öğretti. Hak yol üzere oldular. Ne zaman ki; Kâbil, nefsine uyup
kardeşini öldürdü. Nefis ve arzuları insanları parçaladı ve dalâlet, sapıklık
çöllerine saptırdı, öyle oldu ki, doğru itikâd ve ahlâkı bırakıp, fırkalara
ayrıldılar. Peygamberlere ve akıl sahiplerine karşı geldiler. Kendi arzu ve
isteklerini bayrak yapıp, putlara taptılar ve kendilerinden öncekilerin
âdetlerini her şeyin üstünde tuttular. İblîs (şeytan) kendi arzusunu onlar
üzerinde gerçekleştirince, onlar da ona uydular. Ancak, mümin olabilenler
bundan kurtulabildi.”
“Üç âyet-i kerîme, üç şeyle beraber
inmiştir. Bunlardan her biri, yanındaki olmadıkça kabûl edilmez. Biri, meâlen;
(Allahü teâlâya ve Resûlüne itaat ediniz)dir. Allahü teâlânın emrine
itaat, Resûlünün emrine itaatsiz kabûl olmaz demektir, ikincisi, meâlen;
(Allahü teâlâya ve ananıza, babanıza şükrediniz)dir. Allahü teâlâya şükür,
ana-babaya şükürsüz olmaz. Üçüncüsü, meâlen; (Namazı kılın ve zekâtı verin)dir.
Malı nisâb miktârını geçip de zekâtını vermeyenin, namazı makbul olmaz.”
