Sâdık talebenin, uyması gereken edepler vardır!
25/06/2024 Salı Köşe yazarı V.T
Talebe, hocasının emrini muhâkeme ve münâkaşa etmeden yerine getirmeye çalışmalıdır...
Seyfeddîn Menârî, Şâh-ı Nakşibend hazretlerinin
yetiştirdiği büyük velîlerdendir. Taşkend ile Semerkand arasında bulunan Menâr
köyünde doğdu. On beşinci asrın başlarında vefât etti. Şâh-ı Nakşibend vefât
edinceye kadar sohbet ve hizmetinden ayrılmadı. Şâh-ı Nakşibend hazretleri,
vefâtına yakın bu kıymetli talebesine, kendisinin vefâtından sonra Alâüddîn-i
Attâr'a bağlanmasını, onun hizmet ve himmet kanatları altında bulunmasını
işâret etti. O da hocasının vefâtından sonra, Hâce Alâüddîn'in hizmetine girdi.
Seyfeddîn Menârî, ilk zamanlarında Hâce Hamîdüddîn'den
fıkıh ilmi okuyordu. Lüzûmu kadar fıkıh öğrendikten sonra, Şâh-ı Nakşibend
hazretlerinin sohbet ve hizmetine devâm etmeye başladı. Hâce Hamîdüddîn ise,
fıkıh ilmini ilerletmesi arzusunda olduğundan, onun bu ayrılışını hoş
karşılamadı. Hattâ onu kötülemeye kadar gitti.
Seyfeddîn Menârî şöyle anlatır: "İlk hocam
Hamîdüddîn vefât ederken yanında bulundum. Büyük bir ızdırap içinde idi. Ona;
-Çektiğiniz bu acı ve ızdırap nedir? Tahsîl etmeyi
bıraktığımızdan dolayı bizleri kötülediğiniz o ilim hazîneleriniz nereye
gitti? dedim.
Bunun üzerine;
-Bizden gönül istiyorlar. Yâni selim kalb istiyorlar.
Bizde ise ondan eser yok. Izdırâbım bundandır, dedi..."
Seyfeddîn Menârî anlatır:
Bir gün Şâh-ı Nakşibend hazretlerinin evine, hatırı
sayılır misâfirler gelmişti. Şâh-ı Nakşibend kız kardeşimin oğlu Şemseddîn'e;
"Nehre git de suyu bu tarafa bağla" buyurdu. Şemseddîn emri yerine
getirmekte gevşeklik gösterdi. Biraz sonra da gelip, Şâh-ı Nakşibend
hazretlerine; "Vücûdumda bir hâlsizlik meydana geldi. Su yoluna suyu
bağlayamadım" dedi. Bu ihmâl, Şâh-ı Nakşibend hazretlerini çok üzdü.
Mevlânâ Şems; "Kendini boğazlayıp da su yerine kanını akıtsaydın. Senin
için bu sözü söylemekten daha hayırlı olurdu" buyurdu...
Ondan sonra Şemsüddîn'e bir hastalık musallat oldu.
Çâresini bulamadılar. Bundan sonra, Şemsüddîn öyle hastalandı ki insanları bile
tanıyamaz hâle geldi. Çocuklarının isimlerini bile unuttu...
Sâdık talebelerin, şu üç edebe
uymaları mecbûriyeti vardır: Hocasına makbûl sayılacak ne hizmet yapsa, bundan
dolayı aslâ gurûra düşmemeli, nefse pay çıkarmamalıdır. Kendisinden makbûl
olmayan bir iş zuhûr etse, ümitsizliğe düşmemeli, ayrılmayı aslâ aklına
getirmemelidir. Hocasının verdiği emri muhâkeme ve münâkaşa etmeden yerine
getirmek için canla başla gayret göstermelidir.