"Şimdi kabrinde kimsesiz olarak kaldın!..”

25/08/2019 Pazar Köşe yazarı V.T

“Ey Âdemoğlu! Hiçbir şeyin olmadığı bu kabre, dünyâdaki zenginliğinden ne getirdin?” 

 

Muhammed Kazvînî hazretleri İslâm âlimlerinin büyüklerindendir. İran’da Kazvin’de doğdu. 580 (m. 1184)’de vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Herkes, eceli gelince ölür. A'râf sûresi otuzüçüncü âyetinde meâlen, (Ecelleri geldiği zaman, onu az zaman ileri ve geri alamazlar) buyuruldu. Kişi doğmadan önce, ne kadar yaşayacağı takdîr edilmiştir. Nitekim, Lokman sûresi son âyetinde buna işaret vardır. Mü’minin rûhunun bedenden ayrılması, esîrin hapisten kurtulması gibidir. Dünyânın iyiliği gitti. Kederleri kaldı. Bundan dolayı ölüm, her Müslümân için hediyedir.

İnsan ölüp, cenazesi gasilhâneye konduğunda, “Ey Ademoğlu! Nerede o kuvvetli, güçlü bedenin, seni niye zayıflattı? Nerede bülbül gibi konuşan dilin, seni niye susturdu? Nerede o dostların, şimdi seni yalnız bıraktılar?” diye üç nidâ gelir.

Kişi kefenlendiğinde, “Ey Âdemoğlu! Azıksız uzun bir yolculuğa gidiyorsun! Dönmemek üzere evinden ayrılıyorsun! Hiç binmediğin tahta bir ata (tabuta) biniyorsun ve korkulu bir yer olan bir eve, kabre konacaksın!” diye üç nidâ gelir.

Tabuta konulurken “Ey Âdemoğlu! İmân sahibi bir kimse isen, Allahü teâlâya, Peygamberlerine bildirdiği şekilde inanmış isen, sana müjdeler olsun. Sâlih amel sahibi, her işini Allahü teâlânın rızâsı için yapmış bir kişi isen ne mutlu sana. Allahü teâlâyı gücendirmiş, O’na imân etmemiş, dediğini tutmamış biri isen, yazıklar olsun, eyvahlar olsun” diye üç nidâ gelir.

Musallaya konduğunda, “Ey Âdemoğlu! Dünyâda her ne amel yaptı isen onun karşılığını göreceksin. Yaptığın hayır ise, karşılık olarak hayır ve iyilik görecek, eğer şer yaptı isen, azâbını göreceksin” diye üç nidâ gelir.

Cenâze kabir kenarına konduğunda “Ey Âdemoğlu! Bu harap yer için dünyâda iken azık olarak ne biriktirdin? Bu karanlık yeri aydınlatacak bir nûr, bir ışık olarak neyin var? Hiçbir şeyin olmadığı bu kabre, dünyâdaki zenginliğinden ne getirdin?” diye üç nidâ gelir.

Mezara konduğunda, “Ey Âdemoğlu! Dünyâda iken benim üzerimde gülüyordun, şimdi içimde ağlar oldun. Üzerimde sevinç ve neşe içerisinde idin. Şimdi içimde üzgünsün. Benim üzerimde bülbül gibi konuşup, herkese nutuklar atıyordun. Şimdi içime girince sesin çıkmaz oldu” diye üç nidâ gelir.

İnsanlar geri dönüp giderlerken Allahü teâlâ buyurur ki: “Ey kulum, şimdi kabrinde kimsesiz olarak kaldın. Seni kabir karanlığına terk ettiler.”