"Adını Alî koy!.."
25/10/2020 Pazar Köşe yazarı A.U
Silsile-i aliyye denilen büyüklerden Abdullah-ı Dehlevî hazretleri,
seyyiddir.
Hindistan’da dünyaya geldi.
Delhi’de vefât etti.
Bu zât, henüz doğmamıştı.
Babası, rüyâ gördü bir gece.
Rüyâ, bu oğlu hakkında idi.
Hazret-i Alî’yi görmüştü.
Alî mürtezâ, ona buyurdu ki:
“Allah, sana bir oğul verecek. İleride, yüksek bir velî olacak. O
doğduğunda ismini Alî koy!”
Resûlullah Efendimiz de, rüyâda ona görünüp, oğlu olacağını müjdelemişti.
Ve ona buyurmuştu ki:
“İsmini Abdullah koy!”
Nihâyet vakit doldu.
Ve o bahtlı çocuk dünyaya geldi.
Ona hem Alî ismini verdiler.
Hem de, Abdullah ismini.
Derken yirmi iki yaşına geldi.
Bir velî zâtı tanımakla şereflendi.
Bu velî zât, Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleriydi.
Henüz ilk görüşte arz etti ki:
“Beni de talebeliğe kabul edin...”
Büyük velî, ona;
“Kabul ederiz, ama bizim yolumuz zordur. Bu yol (tuzsuz taş) yalamaya
benzer. İstersen kendine zevkli ve şevkli bir yol ve üstat bul, ona tâbi
ol” buyurdu.
Ama genç Abdullah;
“Efendim, ben (sizi) istiyorum.
Kabul buyurmanızı diliyorum” diye yalvardı.
Büyük zât o vakit;
“Pekâlâ kabul ettik” buyurdu.
Ve yetiştirip, icâzet verdi kendisine...